¹👑 '𝑫𝒐 𝒏𝒐𝒕 𝒕𝒓𝒖𝒔𝒕 𝒂𝒏𝒚𝒐𝒏𝒆'

567 23 23
                                    

Shipler ;
Liskook,Jirosé,Vsoo

👑 [1582-Bir Eylül günü]

"Lalisa Manoban."

Bayan Taeyeon'un sesini duyduğumda bir adım ileriye geçtim. Odanın sonundan bulunduğum yere geliyordu.

"Sen seçildin her zaman ki gibi. Mino sende neden bu kadar ısrarcı anlayamıyorum."

Mırıldanıyordu ama benim duyacağım şekilde. Kendi kendine çeliştikten sonra bana doğru döndü.
Bir adım geride olan diğer kişileri gözleriyle öldürecekmiş gibi baktı.

"Bu seferki önemli görevi üstlenen üyeniz Lisa. Tebrik ederim. Gerekli olan her şeyi biliyorsun ama tekrardan konuşmakta fayda var."

Yürümeye başladığında bende arkasından geldim. Seçilmeyenlere şöyle bir göz ucuyla bakmıştım. Hepsi yıkılmış gözüküyordu. İçinde tek bir masa olan odaya girdiğimizde bu dakikadan sonra hayatımın tamamilen değiştiğini hissettim.

"Evet Lisa. Genel bilgileri geçiyorum. Saraya ilk hizmetçi olarak giriceksin bu arada prenses okulunu asla aksatmak yok. Ana kişi Kraliçe. Ne yap et ona sadakatini kanıtla. Zaten bununla beraber Lady olma şansın daha da artar o çok sevdiği torunu Prenses Joy'a seni layık görebilir.

Gelelim asıl göreve..." Derin bir nefes aldığında söylediklerini içimden tekrar ediyordum.

"Sırrı öğrenmen ve kanıt bulman gerek. Bu Ütopya'nın kaderini belirleyecek. Sormak istediğin bir şey var mı?"

"Kraliçe'mizin büyük bir sırrı olduğunu nerden biliyor sunuz?"

Söylediğim soru çalışmadığı yerden gelmiş gibi duruyordu. Patron o değildi o yüzden rahat konuşuyordum.

"Kraliçe'nin doktoru Bay Park onun bir hastalığa yakalandığını ve bu hastalığında sadece içinde büyük bir yük veya sır olan kişilerde olduğunu söyledi. Bir nevi stresle başlayan bir hastalık."

Kafamı olumlu anlamda sallayıp tam kapıyı açacaktım ki bayan Tayeon arkamdan seslendi.

"Unutma gizli cümle ; Kimseye Güvenme!"

"Pekala efendim,unutmam."

Çantam hazır kalenin önünde atlı arabayı bekliyordum. Neden apar topar gidiyorum? Sanki herkes beni bekliyor.
Atlı araba kapının önünde durduğunda nedensizce bir heyecan dolmuştu içim. Saray çalışanı valizimi alıp arabanın kapısını açtı.

Atlı araba haraket edince tülü hafifçe çekip etrafa bakmaya başladım. Dakikalar sonra iki yandan uzanan nehirlerin ortada minik bir köprü şeklinde olduğunu gördüm. Muhteşemdi. Şimdi ise büyük ve neredeyse bulutlara değecek olan sarayın altın kapıları açılıyordu. Atlı araba bir anda durunca sendeledim.
Kapıyı açmışlardı. Kafamı dışarı uzattım. Tanrım Ütopya'nın kalbindeydim. İnanılmaz bir his. Arabadan indiğimde çalışan bana valizimi uzatıp okulun olduğu tarafı gösterdi ve çekip gitti!

Hayır yani anladık sadece 'öğrenciyiz' ama bu kadar da kabalık olmaz.
Zarif ve saygılıymış gibi yaparak okula girdim. Üst kata çıkmam gerekiyordu. Yani odaların olduğu yere. Hızlı hızlı yürürken kafama sert bir şey çarpmıştı. Birisi tiz bir şekilde çığlık atarken kahküllerimi çekip kızaran alnımı ovuyordum.

"Önüne baksana be! Miniğiz diye bizi görende yok. Benciller."

Minik bir peri bir yandan söyleniyor bir yandan da yeşil elbisesini düzeltiyordu. Gözlerim açıldı. Burada cidden periler vardı.

ꪊ𝓽ꪮρ𝓲ꪖHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin