¹⁴👑 '𝑬𝒂𝒓𝒕𝒉 𝑲𝒊𝒏𝒈𝒅𝒐𝒎'

92 15 19
                                    

O gün gelmişti. Davet günü. Yoongi ve Suran'ın bineceği atlı arabaya baktım bizimkilerden daha pahalı altınlarla taşlarla süslenmişti. Daha süslü ve özenilmiş duruyordu. Kraliçe ve Kral'ın bineceği atlı araba ile yarışıyordu adeta. Kral Lee Min Ho. Onu saraya geldiğimden beri ilk defa görüyordum. Prens Suho'nun doğum gününde uzaktan bakmıştım sadece. Yüzünü hatırlamıyordum bile.İncilerin belirli katlara çıkması yasak ve aile yemeklerine gitmeleride yasaktır. Ama bu davet diğerlerinden farklı olduğundan bizimde gelmemize izin vermişlerdi. Rosé ve ben en güzel elbiselerimizi takılarımızı takmıştık. Tabiki de Prenseslerden daha sade giyinmek şartı ile. Kimin kim olduğunu daha kolay anlayabileceklerdi. Prenses Karina'nın mükemmel elbisesini parıltılı ihtişamlı tacını görünce bir anlık Prenses olmak için her şeyimi vermek istedim. Ta ki Seulgi düşüncelerimi bozup konuşmaya başlayana kadar.

"Herkes arabalarına binsin lütfen." dedi Prenslere ve Prenseslere bakarken. Herkes buradaydı neredeyse. Kraliçe Soojin'in kuması Sohee ve oğlu Moonbin bile gelmişti. Yoongi'den ölesiye nefret etmelerine rağmen.

"Eksik biri var mı?" dedi Karina etrafa bakarken. Seulgi kafasını olumsuzca salladı. "Ben varım." başım sesin geldiği tarafa döndü. Nutkum tutulmuştu. Prenses Jisoo kraliyet kapısını açtırmış merdivenleri naifçe inerek yanımıza geliyordu. Kabarık kırmızı kumaşı,straplez elbisesi,dalgalı yaptığı siyah saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu. Saf altın ve kırmızı zümrütlerle süslenmiş tacı ile muhteşemin bile ötesindeydi.

Tam önünde duran Prens Taehyung afallamış duruyordu. Prenses Dahyun'a baktım. Tek bir tepki göstermiyordu. Ne duygusuz bir kadın böyle. Kraliçe Soojin şaşırmış duruyordu. Peki ben ne hissediyordum? Tanrım şuan bacaklarım şaşkınlıktan zor tutuyordu. Yere yığılmamak için Jungkook'un koluna girmiştim. Durumu anladığından mı bilmem elimin üstüne destek verirmiş gibi kendi elini koymuştu.

Prenses Jisoo uzattığı eline karşılık bulmuştu. Taehyung centilmen edasıyla eline nazik bir öpücük kondurmuş ve merdivenin son basamağını inmesinde yardımcı olmuştu. Jisoo,koluna girdiğinde etraftakiler şoku daha yeni atlatmış olacak ki atlı arabalara doğru ilerlemeye başlamışlardı. İlk Kralın arabası sonrasında ise Yoongi'nin arabası vardı. Suran arabaya binerken karnı dikkatimi çekmişti. İçimden bir ses erkek olacak diye haykırırken onu susturup kız olması için dualar ediyordum.

Prenses Jisoo'ya şaşırmamızın bir diğer sebebi Prens Suho'nun Toprak Krallığının Prensi olması. Aralarında hâlâ aşk var mı orasını bilmiyorum. Ama ona bakmaya bile tiskindiği bir adama elini öptürttüğüne göre dillere destan aşk su almaya başlamıştı. Yakında çıkar kokusu dedim içimden. Jungkook arabaya bindiğinde elini bana uzatmıştı. Elini tutup destek alarak atlı arabaya bindim. Mutsuz duruyordu. Yüzü sabahtan beri mahkeme duvarı gibi olmasına rağmen daha da keyfini kaçırmayım diye susuyordum.

"Hiç Toprak Krallığına gittin mi?" dedi minik pencereden bakışlarını çekip bana bakarken. Başımı olumsuz anlamda salladım. "Gitmeyi çok istiyordum. Keşke başka bir sebeple gitseydik ama neyse."

"Bugün kıyamet kopacak." dediğinde sıkıntılı bir şekilde ellerini birleştirip bacağını da ritimle sallıyordu. Genelde bunu endişeli olduğu zamanlarda yapardı.

"Prens Suho mevzusu mu?"

"Evet."

"Jungkook tek kelime etme masada. Zaten yeterince dikkat çekiyorsun. Suho mevzusuna da karışma bilmiyormuş gibi davran."

Hafifçe gülümserken ben kollarımı birleştirmiş ciddice ona bakıyordum.
"Neden bunu yapıyorsun?"

"Ne yapıyorum?"

ꪊ𝓽ꪮρ𝓲ꪖHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin