¹³👑 '𝑬𝒙𝒊𝒍𝒆'

96 15 15
                                    

"Lisa! Jennie'yi nasıl ikna etmeyi düşünüyorsun?"

Prenses okulundaydık. Haftalar geçmiş soğuk kış kırılmış yerini bahara veriyordu. Sınav haftası da çoktan geçmişti. İyi notlarımla memnundum. Arkamdan bağıran Rosé'yi umursamadan kütüphaneye girdim. Jennie'nin her zaman oturduğu masaya doğru yürüdüm.

Etrafıma baktım. "Kızlar. Hemen burayı boşaltın."

Bir çok insan olan sessizlikten dolayı beni duymuştu. Garipçe suratıma bakarlarken Rosé ellerini çırptı. "Duydunuz onu. Çabuk olun."

"Rosé,Lisa noluyor? Napıyor sunuz?"
Jennie okuduğu kitaptan kafasını kaldırıp diğerlerine mahçup olurcasına konuştu.

Kütüphane boşaldığında sandalyeyi çekip masaya oturdum. Rosé'de yanıma geçmişti. Jennie bıkkınlıkla nefes aldığında konuşmaya başladım.
"Yardımına ihtiyacımız var."

"Neden?"

Elimi inanması hızlı olsun diye masanın üstündeki eline koymuştum. "Hepsini anlatacağız."

Elini geri çekip sandalyeye yaslandı.
"Burada ki kızlar hakkınızda hiç iyi konuşmuyor." dedi şüphe ile suratlarımızı süzerken.

"Ne diyorlarmış?"

Gözlerini benden çekip Rosé'nin sorusuna karşılık ona yöneltti. "Yuqi'nin ölümünde parmağın olduğu gibi."

"Ve ikinizde Prenslerle kafayı bozmuşsunuz. Daha Prenses bile değilken hadi onu geçtim Kral Lee Min Ho yaşıyor farkında mısınız? Neyin taht kavgası bu? Entrikaları bırakmanız gerek yoksa Kraliçe affetmez."

Rosé,gözlerini devirip ellerini masaya koyarak kafasını Jennie'ye yaklaştırdı. "Bir halt bildiğin yok! Bize yardım etmek zorundasın çünkü Suran diğer Prensler varis olmasın diye çocuklarınında olmasını istemiyor. Diğer incileri tek tek yollayacak. Bir de Prenses olursa bizden üstün olacak. Yoongi'nin Kraliçesi o. Ve onu tahtından ancak biri indirebilir." ayağı kalktı. Ellerini Jennie'ye doğru uzattı. "O kişi sensin!"

Jennie'nin gözleri açılmış şaşkınlıktan yutkunamaz hale gelmişti bile. Bu durumu beni korkutsada sesimi çıkarmadım. "Ne diyorsunuz? Ben hiç bir şey anlamadım."

Derin bir nefes verip en baştan her şeyi anlatmıştım. Tablo olayını 'Prenses Ningning' adlı kişinin Yoongi'nin eski sevgilisi olduğunu. Görünmez mezarın Ningning'e ait olduğunu. "Büyük ihtimalle o Yoongi'ydi. Çünkü sarayı yıkacaktı seni gördüğü için. Her yerde seni arıyor."

Jennie'nin şaşkınlığını üzerinden atması için ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum. Beyninde ki düşünceler yapboz parçaları gibi yerli yerine oturmuşta içinden bir sıkıntı kalkmış gibi duruyordu. Gözlerini dalıp gittiği yerden çekip derin bir nefes alarak bize doğru döndü.
"Tamam her şeyi anladım. Ama Suran? Yoongi'yi kendime bağlayıp Yoongi'nin Suran'nı dinlemesini engelleyip, sizi sarayda tutmamı mı istiyorsunuz?"

Rosé,Jennie'nin zekasına hayran kalmışcasına ağzı beş karış bir şekilde kafasını salladı. Bu haline gülerken bende 'Evet. Aynen öyle.' demiştim.
"İyi de ben Lady olmak için geldim bu okula."

"Suran şeytanının hizmetcisi olmak için geldin yani? Hayatını mahvetme Jennie. Bu kader anlamıyor musun?"

Gözlerime bakıp kafasını olumsuzca salladı. "Benim bunu düşünmem gerek."

×××

Prenses Chungha, sarayda geçirdiği son günleri mutlu ve huzurlu geçiriyordu. Dahyun'nun aksine. Öyle ki oğlu varis olacaktı. Altı ay sonra hemde. Arkasında yürüyen Suran bütün gücünü aldığı bebeğini eliyle tutuyor sanki şeytanlardan korumaya çalışıyordu. Eunwoo'nun odasına giderken odadan çıkan Dahyun ve ladyleri mutluluğunu yerle bir etmeye yetmişti. Dahyun... kumasıydı. Ondan daha değerli olan kuması. Ne kadar kabul etmese de Eunwoo'nun Dahyun'a aşık olduğunun farkındaydı Prenses. Ama yapacağı şeyler kısıtlıydı. Bir Prense gidipte hesap soramazdı ya.

ꪊ𝓽ꪮρ𝓲ꪖWhere stories live. Discover now