⁶👑 '𝑵𝒆𝒘 𝑳𝒊𝒇𝒆'

110 13 0
                                    

Jungkook kahvesinden bir yudum alıp siyah saçlarını düzeltti. Ağlamam geçmiş boş gözlerle ona bakıyordum. Ne zamandır buradayım? Gün batmış, mumları yakmışlardı bile. Prens cidden inatçı çıkmıştı. Gitmeme izin vermiyordu. Elini ağzına götürüp esnedi.

"Son çağre kaldı. Onu getir bana."

Koruması selam verip çekmecelerin birini açarak içinden makas aldı. Gözlerim yuvalarından çıkacakken Tanrı'ya yardım çığlıklarımı gönderiyordum. Makası Prense uzattığında Jungkook makası alıp bana dönmüştü. Ayağı kalkıp bana doğru gelmeye başladığında iplerden kurtulmak için son gücüme kadar çabalıyordum ama olmuyordu. Jungkook altın misali sarı saçlarıma dokunup makası kesiyormuş gibi tuttu.

"Anlatacak mısın? yoksa saçlarını keseyim mi?"

"Hayır saçlarım olmaz! Tamam anlatacağım lütfen çözün beni."

Jungkook gülümseyip geri çekildi makası korumaya geri verdi. Diğer koruması ipleri çözünce bileklerimin morardığını görmem çok zamanımı almamıştı. Ayağı kalkıp bileklerime baktım. Bunu ona ödeteceğim. Bana baktığında anlatmamı bekliyordu.

"Bunu benden Kraliçe Soojin istedi. Kuzenin Prens Suho'nun doğum gününde ortalıklarda yoktun diye bilmiyor olabilirsin. Ama senin incin abin Taehyung'tan hamile kaldı o gece. Prenses Jisoo bunu öğrendi, merdivenlere döktüğüm şarap yüzüne de ayağı kaydı ve düştü."

Gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordum. Yıkılmıştı. Zaten hep derlerdi. Prens Jungkook abisini çok sever diye. Ama kendisi istedi sonuçta gerçekleri anlatmamı. Üzgün bir surat ifadesi takındım.
"Abim mi? Bilerek mi?"

"Hayır tabiki de bunların hepsi Sohee'nin oyununun parçası. Aileyi dağıtmak istiyor. Sakın tuzaklarına düşme."

"Oyunu işe yarıyor. Yeri'nin incim olduğunu nasıl bilmez?"

O kadar sinirli ve güveni kırılmış duruyordu ki dayanamayıp sarılmıştım. İlk başta haraket etmemişti. Ellerini belimde hissettiğimde beni kendine çekerek daha sıkı sarıldı. Buna ihtiyacı olduğunu biliyordum. Kim olsa aynısını yapardım. Dakikalarca öyle kaldığımızda saçlarımla oynadığını hissediyordum. Gülümseyerek başımı omzuna koydum. Bir anda kapı açıldığında içeri elinde oyuncak ayısı ile yirmili yaşlarda biri girmişti. Sarı ensesine gelen saçları vardı. Şok ile geri çekilip Jungkook'tan uzaklaştım.

"Abi ben geldim!" neşeli bir şekilde içeri girmişti. İkimizi gördüğünde mutlu suratını şaşkın bir ifade almıştı.

"Abi mi? Siz Prens Hyunjin misiniz yoksa?"

"Ben? Yok hayır ben o değilim."
Gözüm elinde ki oyuncak ayıya kaydığında bu yaşta birinin oyuncak ayısı olması fazla garipti. Gözlerini açıp boşluğa doğru anlam veremediğim bir sırıtışla bakıyordu. Konuşmaya başlamamla ürpermişcesine ayısına sıkıca sarılıp sonuna kadar açtığı gözlerini bana çevirdi.

"İyi de o zaman niye abi dedi-"

"Evet o Hyunjin. Halka gözükmeyen kimsenin tanımadığı hayalet Prens."

Hyunjin ve ben aynı anda Jungkook'a baktığımızda şok yaşıyordum. Tekrar Hyunjin'e dönüp kafamı eğerek selam verdim. Tanrım en son onu taç takma töreninde yani yedi yaşında görmüştük. Hyunjin, Jungkook'un dediğine morali bozulmuş olsada bana bakıp gülümsemişti.

"Sende abimin incisisin değil mi?"

Öksürmeye başladığımda yanaklarım alevlenmişti sanki. Jungkook'ta gülerek beni izliyordu. Acı çekmemden keyif alıyordu bildiğin. Aptal Prens.

ꪊ𝓽ꪮρ𝓲ꪖHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin