⁹👑 '𝑰𝒏𝒗𝒊𝒔𝒊𝒃𝒍𝒆 𝑻𝒐𝒎𝒃'

121 17 11
                                    

Merhaba! Bu serim çoğunuz bilmiyor ama taslaklarda aylar önce final yapmıştı bile. Sadece yayınlıyorum ya da düzenleyip tekrar atıyorum. Kitabım okunana kadar bu böyle olacak. Umudumu yitirmemek istiyorum. Ama oyların durumu ortada asla değer görmüyor. Uzun uzun bölümlerin sonucu bu olmamalıydı.

Lütfen arkadaşlarınıza önerin ve yıldıza basmayı da unutmayın. Teşekkür ederim <3

Günler haftaları haftalar ayları kovalamıştı. Kış Ütopya'ya çat kapı gelmişti. Sert ve soğuk geçen kış halk ve sarayda endişe konusuydu. Genç kızlar sarayda gördükleri tabloyu unutmamışlardı. Jennie hâlâ kendine neden bu kadar benzeyen bir Prenses olduğunu bilmemesine şaşırıyordu. Bu prensesi kimse tanımıyordu. Ya da belki de tanıyanlar bile hafızalarından silmeye zorlanmıştı. Jennie ayaklarını kendine çekerek yağan yağmur damlalarının cama hızla yağmasını izledi. Shuhua camın altında ki mermere oturarak Jennie'ye baktı.

"Bu aralar fazla durgunsun. Kimseyle konuşmuyorsun resmen. Dışarıya da hiç çıkmadın. Ama bu sefer maalesef çıkacaksın. Güneş Ütopya'ya hiç uğramıyor. Mum kutularını taşıma görevi sana gelmiş."

"Bu yağmurda mı? Bu okul fazla acımasız olmaya başladı."

Shuhua'nın kanatları üzgün olduğundan maviye dönerken omuz silkmekle yetişmişti. Jennie huzursuzca yerinden kalkıp yerlere doğru uzanan hırkasını giyerek önünde ki ipi bağladı. Şapkasını kafasına geçirip odanın kapısının yanında ki duvara asılı olan gaz lambası alarak odasından çıktı. Loş ışıkta uzun ve geniş koridorda topuğu yok denecek kadar az olan papuçları ile sessizce yürümeye özen gösteriyordu. Prenses okulunda sınavlar başlamıştı. Rosé harıl harıl ders çalıştığından Jennie ile sadece derslerde görüşüyorlardı. Lisa artık okulun yurdunda kalmadığından onlada derslerde görüşme fırsatını buluyordu. Soğuk kış arkadaşlıklarının arasına karakedi
misali girmişti.

Jennie yürümeye devam ederken merdivenlerden sol tarafa döndüğünde karşısına Lisa çıkmıştı. Jennie gülümsemeye çalışarak konuştu. "Nereye böyle? Sen buralara gelir miydin?"

Gülerek yanıt verdi Lisa. "Hey aylarca sizinle kaldım ben! Tabiki de yolu biliyorum. Sınavlar başladığından ek kitap almaya geldim. Kütüphaneye gidiyorum. Sen nereye?"

"Bende mum kutularını taşımaya geldim." Lisa anlarmış gibi kafasını salladı. Yanından geçip gittiğinde arkasını dönüp el sallayarak 'Görüşürüz.' demişti. Jennie'de aynı mutluluk tonunda 'Görüşürüz.' diyerek kendi yoluna devam etti.

Okuldan çıktığında sarayın arka kapısına doğru yürüdü. Yağmur damlaları yüzünün her tarafına nüfus ederken Jennie umursamamıştı. Görevliler geldiğini gördüğünde sürgülü kapıyı çekerek ona yol açtı. Jennie onu bekleyen elinde kutu olan bir Lady görmüştü. Kutuyu elinden alarak geri döndü. Saniyelik gizli gölün oraya baktığında gözlerine inanamamıştı. Bir sürü mezar vardı. Bir adamsa mezarın başında oturmuş ağlıyordu. Tepesinde dikilen biri vardı. Lord? Olabilir miydi? Jennie o adamla göz göze geldiğinde adamda çok şaşırmış ve korkmuş duruyordu. Jennie görmemesi gereken bir şey olduğunu anladığında anında önüne döndü. Sihirle korunan ve görünmez mezarlardan biriydi sadece. Ama sarayın arka bahçesine yakın bir yerde olması insanda kuşku uyandırıyordu. O kimdi acaba? Diye düşündü,Jennie. Yakında bu sorunun cevabını öğreneceğini bilmeyerek.

| Lalisa'dan |

Bacak bacak üstüne atıp parmaklarımla saç diplerimi ovaladım. Dört saatten fazladır ders çalışıyordum. Momo ise minik masasında kağıdına bir şeyler karalıyordu. Okul formamım ceketini çıkararak sandalyeme astım. "Momo ne yapıyorsun orada?"

ꪊ𝓽ꪮρ𝓲ꪖWhere stories live. Discover now