altmış bir (final part 1)

4.5K 331 65
                                    

Demir: Geldim.

Caner: Neredesin?

Demir: Gişenin önünde.

Caner: Geliyorum.

**

Birbirimizi görmeye fazla hevesli olduğumdan daha erken gelmesini söyledim Demir'e. Saatlerce ayakta dikilmekten hoşlanmıyordum zaten, hava da soğuktu. Gerçi gençler buna aldırış etmiyordu, sanırım ben bir genç değildim...

İnsan selinin arasından sıyrılıp gözlerimle gişenin önünü inceledim. Sonunda, elinde bisikletiyle etrafı  inceleyen sevgilimi gördüğümde dudaklarımı benden izinsiz havalandı. İnsanlara çarpmamaya dikkat ederek yanına doğru adımladım. Aramızdaki mesafe azaldığında, onun da etrafı süzen gözleri benimkilere buluştu. Elalarının üzerimde gezinmesinin hoşuma gittiğini düşündüm, hep böyle baksındı bana. Bu bile iyi hissetmem için yeterdi.

Yanına ulaştığımda "Bisiklet?" diye sorar bir sesle konuştum.

"Evet, bisikletle geldim. Otobüsle trafikte sürünmeyelim dedim."

"İyi yapmışsın, gidelim hadi." Sonra elimi kulağımın üzerine koyup "Duyma yetimi kaybedeceğim yoksa." diye devam ettiğimde gülmüştü.

Konser alanından çıktığımızda hala müziğin sesini duyuyorduk. Ona dönüp "Ee ne yapalım?" diye sorduğumda omuzlarını silkmişti.

"Sen ne istersen onu yaparız diye düşünmüştüm."

Açıkçası bu soğukta dışarıda durmak ya da şu an kalabalık olduğunu tahmin ettiğim kafelere gidip zaman öldürmek istemiyordum. Hem zaten rahat da olmazdık.

"Eve gidelim mi?"

"Olur, ama bizimkiler evdedir..."

"Ne güzel, bizimkiler hiç evde oturmuyorlar. Annemle babam dedemlere gittiler. Abim de gelmeyecekmiş zaten, mesaisi varmış." 

Bana dönüp inanamazcasına baktı. "Şu an bir annem çalışıyor bizde de, abim de kardeşime bakıyor. Yani normalde ben bakıyorum ama bu gecelik rica ettim. Evde dokuz yaşında bir kız çocuğu varken ev boş kalmıyor pek."

"Olsun ya, küçük kardeşin olması iyidir. Yani bilmiyorum nasıl bir şey ama güzel gibi görünüyor, en azından evde bir hareketlilik var. Bizde pek yoktur, herkes odasına çekilir."

Sahil yolunda sohbet ederek ilerlemeye devam ederken esen rüzgar şiddetini artırmaya başlamıştı. Zaten hava durumunda bu gecenin yağmurlu  geçeceği söyleniyordu ama buna rağmen konseri iptal etmemişlerdi. Sonra gök gürültüsünü işittik. Gökyüzüne bakıp "Yağmur yağacak, binelim bence bisiklete." dedi. 

"Tamam."

Bisiklete bindi ve önündeki boşluğa oturmam için eliyle "buyur" işareti yaptı. Onunla dip dibe olacak olmanı  heyecanıyla bindim yerleştim önüne, ellerimi hemen bisikletin önüne yerleştirdim. Kollarını, bedenimi arasına alacak şekilde öne uzattı ve tutundu. Göğsü sırtıma değerken bu temas fazlasıyla hoşuma gitmişti. Kendimi güvende hissediyordum.

Yağmur, geleceğini tekrar eden gök gürlemeleriyle haber verirken sokaklar da kimse kalmamıştı, kalanlar da eve yetişmeye çalışıyordu. Orta bir hızla bisiklette ilerlerken yüzüme bir damla düştü.

Biraz sonra yağmur hızını artırmaya başlayınca elimde olmadan gülmeye başlamıştım. Kollarımı, iki yana açtığımda kulağımın dibinde güldüğünü işitmiştim. Bir an sonra yanağımda dudaklarının baskısını hissettim ve kasıklarıma ani bir heyecan sancısı girdi. Ben de onu öpmek istedim ama pek mümkün değil gibiydi.

Bisikleti sürmeye başladığında sağımda kalan denize bakıp "Çok güzel." diye mırıldandım ve denize yakın bir evde yaşıyor olmanın değerini bir kez daha anladım.

Birkaç dakika sonra ikimiz de sırılsıklam olmuştuk, buna rağmen bulunduğum konumdan memnundum. Titriyordum ama hiç önemli değildi.

Bana "Ne kadar kaldı?" diye sordu.

"Daha sahil yolunun sonuna kadar pedal çevirmen lazım."

"Hadi be!"

"Yorulduysan yer değiştirebiliriz. Uzun zamandır sürmüyordum zaten."

Bu dediğime karşı çıkar gibi pedallara yüklendi ve "Hayır." dedi. Sonra burnunu saçlarıma yasladı. "Kokunu böyle çok net alıyorum, rüzgarla karışınca daha fazla geliyor hem. Bundan mahrum kalmak istemem, ayrıca kollarımın arasında olmanı seviyorum."

Dedikleriyle eşek gibi sırıttım. Sonra "Ben de kokunu almak istiyorum ama." dedim. 

"Bir dahaki sefere artık, şimdilik evi bekle." 

Bunun üzerine daha da bir şey demedim ve yarım sonra sola doğru dönmesini söyledim. Bu sırada sucuk gibi olmuştuk artık, ıslanmayan tek bir yerimiz kalmamıştı.

Bisikletten indik. Sonra Demir, bisikleti evin önündeki direğe bağladı ve apartmana girdik.

Islak dudaklarımı yalayıp "Üşüdüm lan." diye söylendim. Kollarımı kendime sardığımda Demir asansör düğmesine bastı ve beklemeye başladık. Asansör geldiğinde aynı sessizlikle bindik ve düğmeye bastım. Sırtımı aynaya yasladım ve asansör katlarını gösteren kırmızı ışığa odaklandım. Sadece tek bir sayı değişmişti ki kırmızı ışığın yerini gözleri aldı. Önüme geçip yüzüme bakarken elleriyle az sonra da belimi tutmuştu. Bir şey demeden dümdüz yüzüme bakarken "Ne oldu?" diye sordum gülerek. Bu gülüşüm utancımı ve heyecanımı saklamak içindi aslında. Bana böyle bakınca elim ayağıma dolanıyordu çünkü.

"Daha önce ıslakken daha güzel olduğunu söylemiş miydim?" deyip burnunu burnuma sürttüğünde gözleri gözlerimin en derinlere bakıyordu.

"Evet, söylemiştin."

Kaşları sahte bir şaşkınlıkla kalktı. "Hadi ya."

Kafamı aşağı yukarı sallayıp burunlarımızı tekrar sürterken "Hıı..." diye mırıldanmıştım.

"Asansörde kamera yoktur değil mi?"

Bu soruyu beklemediğim için kaşlarım çatıldı ama yine de cevap verdim. "Sanırım yok bi-" Daha doğrusu veremedim çünkü dudağını dudağıma kapatmıştı.

Bunu beklediğimden anında karşılık vermiştim. Yağmurdan ıslanmış dudaklarımız hızla birbirini emerken ağzından memnuniyet dolu bir inleme çıkmıştı. Ellerimi  kollarına sürterek omuzlarına, oradan da boynuna çıkardım. Başını tutup mümkünmüş gibi dudağıma daha çok bastırdığım sırada alt tarafını benimkine sürtmüştü. Hissettiğim sertlikle eş zamanlı inlediğimde sesime asansörün istediğimiz kata geldiğimizi bildiren sesi karışmıştı.

Geri çekilmesini bekledim, ama beni mest ederek öpmeye devam ediyordu. Asansörün başka kata gitme durumunu düşünerek ondan istemeyerek de olsa ayrıldım.

Nefes nefese "Geldik." dediğimde bakışları hala dudaklarımdaydı. Bir şey demeyip sadece bakmaya devam edince onu ittirmek durumunda kaldım. Bunu yaparken göğsüne koyduğum elimi tuttu. 

Diğer elimle cebimden anahtarı çıkarırken aniden arkamdan sarılıp kendini bana yasladı ve kulağıma "Hadi, aç artık." diye fısıldadı. İçim titrerken anahtarı beceriksizce kapı deliğine geçirmeye çalıştım. Bir  türlü beceremeyince elini elimin üzerinde koyarak sağa doğru çevirerek müdahale etti. Anahtarı geri çıkardığımda cebime koyacak vakit bulamadan beni kendine çevirdi. Dudaklarıma uzanırken ona karşılık vermekten başka çarem yoktu. 

**


Hug Me [boyxboy]Where stories live. Discover now