yirmi altı

6.4K 473 75
                                    

Aynı Gecenin Devamı

O apartmandan çıktıktan sonra eve gitmemiştik, onun yerine yan yana gecenin bir saatinde sahile kadar bir şey konuşmadan yürümüştük. Beni öpmüştü, kırgın olmama rağmen karşılık vermiştim ama tamamen affedememiştim. Dengesiz ruh halleri kalbimi fazlasıyla yıpratıyordu ve böyle yapmaya devam ederse ondan soğuma ihtimalim çok yüksekti. Bunun olmasını istemiyordum.

Sessizliği bölen sesiyle ona döndüm, bana bakmıyordu. "Mükemmel bir kalbin var biliyor musun, onu daha fazla kırmak istemiyorum. "

"Beni kırmamak çok basit aslında. Sadece yanımda ol ve beni anla. Sana karşı çıkma sebeplerimi anla. Bir de sev bolca." Dediğim şeyle kolunu omzuma attı ve beni kendine çekip şakağıma bir öpücük bıraktı. 

Kısa bir sessizlikten sonra "Kafanı meşgul eden şeyler ne?" diye sordum.

Yutkunarak bana baktı, bildiğim kadarıyla çok büyük bir sıkıntısı yoktu. Tamam, babasının öğrenmesi psikolojisini elbette iyi etkilememişti ama sonuçta iyi gittiğini söylemişti. Bundan başka neyi vardı ki onu rahatsız eden?

"Şu an anlatacak kafada değilim."

Zorlamak istemiyordum kendini açması için. Neticede aramızda bir şeyler olsa bile hala birbirmize aman aman güvenmiyorduk. Gerçi kendimi bilemiyordum, güveniyor da olabilirdim ama şu an önemli olan oydu ve zaten güvenmediğini de dile getirmişti.

"Peki."

"Bana kızmakta haklısın. Beni affetmeni istemekle belki yüzsüzülük ediyorum ama ben de kendime göre haklıyım." dedi omuz silkerek.

"Ona seni dinledikten sonra karar vereceğim." dedim siyaha bürünmüş denize bakarken.

"Oturalım mı?" diye sorduğunda kafamla onu onayladım ve boş banka oturduk. Bizim dışımızda tek tük insanlar vardı, haliyle hafta içiydi ve millet çalışıyordu.

"O arkadaş ortamına girmeye devam edecek misin?" diye sordum başımı eğip parmaklarımla oynarken. Açıkçası çekiniyordum artık, ne söylesem ısırıyordu çünkü. Belki kendinde değilken yapıyordu ama kendindeyken de yaptığı şeyler vardı.

"Evet, arkadaşlarım onlar benim."

Alayla güldüm, ama bir şey demedim.

"Neden güldün?"

"Hiç." dedim kollarımı çarpraz yapıp göğsümde birleştirirken.

Omuz silkip "Belki sana kötü gibi göründüler ama dışarıdan göründüğü gibi değil. Her gece buluşup kafayı bulan tiplerden değiller, yıllardır arkadaşız ve arada yapıyoruz bu buluşmaları." dedi.

"Beni ilgilendiren kısım onlar değil, sensin. Arkadaşlık et onlarla tamam, beni ilgilendirmiyor ama kendine iyi geldiğini zannettiğin şeylere de bulaşma."

Aslında sana iyi gelen şey ben olmak istiyorum, demek istedim ama diyemedim. Henüz her şey için çok erkendi, ona karşı hissettiğim yakın olma hissi ayarlarımı bozuyordu. Sanırım bu yüzden onu kolayca affedebiliyordum.

"Bir gün tanışırsınız belki." dedi denize diktiği gözlerini bana çevirerek. Hafif şaşkınlıkla yüzüne baktım, ela gözleri yine parlıyordu ve iç çekme isteği duymuştum. Sonra daha fazla bakamadım ve tekrar denize döndüm.

Dediği şeyin geldiği yer, geçen sürede daha yakın olacağımızdı. Yani belki bir gün tanışırsın dediğine göre bir süre daha konuşacaktık ama şu an isim koyamadığımız durumdan daha yakın olacak mıydık?

Kafam, o yanımda olmasına rağmen onunla ilgili mesaisine devam ederken sırtımda hissettiğim kolla karnımda salınan adrenalini hissettim. Kolunu arkamdan uzatmıştı ve aşağı sarkan eli omzuma değiyordu.

"Bugünkü sınava girmedin, eğer rapor götürmezsen hoca kabul etmeyecek."

Amacım ortamın havasını değiştimekti, onun da bunun farkında olduğunu biliyordum.

"Hallederim." dedi tuhaf bir ses tonuyla. Nedense bu ses tonu çok tahrik edici gelmişti. Olmaması gereken sahneler gözümde canlanırken yutkundum.

"Devrim'in doğum günü var, çağırdılar mı seni?" diye sorduğunda istemsizce ona döndüm ve "Evet." dedim. Ela gözleri tam gözlerimin derinine bakarken tekrar önüme döndüm. Ama bu sefer aniden aramızdaki mesafeyi kapatıp kulağıma dayadı dudaklarını.

Kalbim nallarını havaya dikerken "Sen de hissediyor musun Caner?" diye sordu. Anın heyecanıyla birinin göreceği kaygısını bile unutmuştum. Göğsümü şişiren bir nefes alıp kafamı, yüzünün olduğu tarafa doğru eğdim.

"Hı hı."

Dudakları boynuma doğru yol alırken ben de kaskatı kesilmiştim. Tanışalı çok süre olmamasına rağmen bana dokunmasını istiyordum, dokunuşları hoşuma gidiyordu. Başını aşağı yukarı sallayarak yumuşak dudaklarını boynuma sürttü, sonra içimi titreten tatlı bir baskıyla bulunduğu yeri öptü. Başımı istemsizce ona doğru eğdim, bu hareketim baskının artmasına sebep olmuştu. Dokunuşları zaman geçtikçe etkisini artırıyordu.

"Her şeyi bu şekilde halledemezsin ama biliyorsun değil mi?" diye sorarken kafasını tamamen omzuma yaslayıp dudağını boynumun dibinde bir yere park etti. Pozisyonumuz öylesine güzeldi ki etkilenmemek imkansızdı. Sıcak nefesleri, bu serine havada ceketimden bile daha çok ısıtıyordu beni.

Dediğim şeyi anlamıştı, ne zaman kalbimi kırsa öpüyordu beni. Aramızdaki çekimi bunun için kullanması da hiç adil değildi, çünkü ben kendime engel olamıyordum. Ondan uzak durmayı sevmediğim için yelkenleri hemen suya indiriyordum.

"Biliyorum, ama elimde değil."

Benim de.

Bir süre öyle durduk ve ileri gitmedik, ki zaten sahildeydik. Herhangi bir "ibne" saldırısına uğrama ihtimalimiz yüksekti.

"Gidelim mi artık?" diye sordum istemeye istemeye.

Hava zaten soğuktu akşam olduğu için, biraz daha oturursak hasta olacaktık. Beni onaylayarak kendini bedenimden çekti ve ayağa kalktık. Bu mesafeyi sevmemiştim.

**

Hug Me [boyxboy]Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang