Beden dersindeydik ve hoca nadiren yaptığı iyiliği yaparak serbest bırakmıştı bizi. Ben de bunu fırsat bilerek banka oturmuş, anıran arkadaşlarım eşliğinde bedenimi yakan güneşle dinleniyordum.
"Barıştık." Sesini duyduğum gibi gözlerimi araladım, o da bedenini yanımdaki boşluğa bırakmıştı.
Sol tarafıma çöken ani, heyecan dolu kasılmayla gülümseyerek "Sevindim. Çok zorladı mı?" diye sordum. Herhangi bir anlam veremediğim bakışlarıyla yüzüme baktı.
"Evet, kızdı biraz ama arkadaşlığımızın bitmesini istemiyordu o da. Konuşacağız ama eskisi gibi olur muyuz bilmiyorum."
"Peki nasıl hissediyorsun şu an?"
Dudaklarını bilmem dercesine aşağı doğru büktü. "İyiyim sanırım."
"Hoşlanıyor musun hala?"
Gözlerini kısarak "Neden bunu dakika başı sorup duruyorsun?" dedi.
"Çünkü seni rahatsız eden şey bu değil mi? Eğer ondan hoşlanmazsan her şey daha kolay olabilir, buna karar vermen gerek."
"Bilmiyorum ama umurumda değil artık." dedi omuz silkerek. Bu sakinliği tuhafıma kaçmıştı, öfkeyle solumasını bekliyordum ben "Sonuçta yapmam gerekeni yaptım." Kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım. Sonra sustuk, bakışlarımı çimlere salınmış inekler gibi hoplayıp zıplayan sınıf arkadaşlarıma çevirdim.
Sonra o "Ama sana hala uyuzum." dediğinde yavaşça sırıtarak göz ucuyla yüzüne baktım.
"Ben de sana."
Sonra yine sustuk. Zaten konuşacak ortak bir konumuz yoktu, sadece yanımdaki bedeninin benim bedenimde oluşturduğu enerjiyi hissedebiliyordum. Neydi bu his bilmiyordum ama cidden tuhaftı ve... tuhaftı ve hoştu işte!
"Bu kadar çabuk yola gelmeni beklemiyordum doğrusu." dediğimde bu sefer ciddileştiğini görebilmiştim.
"Yola falan gelmedim. Dediğin gibi sadece pişman olduğum kabul edemiyordum ama artık ediyorum."
"Sonuca bak, aynı yere çıkıyoruz." dedim omuz silkerek.
Gözlerini devirdi. "Devrim de geldi sonra." dedi eline aldığı otu parmaklarının arasında çekiştirerek.
"Asıl özür dilemen kişi oydu zaten."
"Neyse ne ya, kapat artık konuyu." dedi sertçe. Bu aniden yükselişe geçen haline şaşırmamıştım. Göz devirerek önüme döndüğümde bana doğru yaklaşan topu son anda fark etmiştim ama kaçınılmaz sonu kabullenerek elimi başıma siper ettim.
O sırada vücudumda başka bir vücudun baskısını hissedince bütün kan beynime pompalandı. Topu bana değmeden tutmuştu, ama odağı bende değildi."Biraz dikkatli olsanıza amına koyayım!" diye bağırıp topu geri fırlattığında beden hocamız olan Serkan hoca sinirle konuştu.
"Demir eksi on puan. Bir daha düzgün konuşun diye uyarmayacağım sizi!"
"Al işte suçlu biz olduk." dedi çatık kaşlarıyla homurdanıp eski pozisyonuna dönerken.
"Sağ ol." dedim gerilmiş yüzüne bakarak. Başını aşağı yukarı salladı cevap olarak.
O bahçeyi izlemeye devam ederken ben de onun yüzünü izledim. Bugün biraz farklı bir ruh halindeydi, düşünceli gibiydi ve bunun sadece Aras ve Devrim'le alakalı olduğunu düşünmüyordum. Sormak da istiyordum ama kesin söylemezdi. Sonra aniden aklıma gelen fikirle boğazımı temizledim ve kulağına yaklaştım.
Kısık sesle "Sigara içelim mi?" diye sorduğumda kaşlarını çatarak bana döndü.
"Benim yanımda sigara içemezsin."
"En son üç hafta önce içtim. Dediğim gibi nadir içiyorum, sen de gergin gibisin ve başka zaman bulamazsın hadi gidelim." Tereddütle yüzüme baktı.
"Bir sigara yakacağız ve sadece onu döndüreceğiz."
Amacım sigara içmek değil, sadece daha rahat -rahattan kastım ikimizin yalnız olmasıydı- bir ortam yaratmaktı. O yüzden hemen kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım.
**
Eee nasıl gidiyoruz?
ČTEŠ
Hug Me [boyxboy]
Povídky"Sana dokunmak ateşe dokunmak gibi ve tüm hücrelerim yanmak için can atıyor." ** Not: Bu hikayeyi yazarken 17-18 yaşlarındaydım ve toksik ilişkiler beni irrite etmesine rağmen böyle bir ilişki yazdığımın farkında değildim. Hikayeyi zaman içerisinde...