▪69▪ Savaş

5.8K 520 1.1K
                                    

Haziran, 2020

Her şeyi düzelteceksin.

Gece yarısına gelirken Royal Club'ın girişinde arabasını durduğunda kulağında bu söz yankılanıyordu.

Sadece kendini düşünen, hırsından gözü en yakınını bile görmeyen, ön yargılarla dolu, yanlızca kendi bildiğini sandığı doğrularla yaşamaya alışmış, istediği olmayınca deliye dönen, başarı sarhoşu bencil ve kaprisli biri olduğunu fark ettim.

Arabadan indi ve kilitli girişin şifrelerini girdi.

Taehyung bey ve Hoseok hyung için deliye dönmen aptal bir çocukluktu... Sen arkadaşını kendi ellerinle senden uzaklaştırdın.

Kırmızı kadife koridor, ona sıkıntılı kabuslardaki gibi bitmeyecek gibi gelmişti.

Para ve ün hırsın seni öyle bir kör etmiş öylesine kölesi yapmış ki...

Yıllardır tanıdığın abim diye saydığın adamı, hatta kardeşini de katalım, şirketin için değişmen senin ayıbındı.

Yemek salonunun kapı kollarını tutup tereddütsüzce açtı.

Senin yüzünden daima yara alan tek kişi.

Geri dönüşü yoktu artık.

Kaybettiğin her şeyi geri kazanmak için her şeyini kaybetmeye hazır mısın Kim Namjoon-ssi?

Royal Club'ı sadece bir kez boş ve kapalı görmüştü Namjoon. Aralarındaki kavga ve husumeti sıfırlamalarını sağlayan depo kazasının olduğu gündü o da. Doğum gününde de kapalıydı gerçi ama o gün arkadaşları olduğu için boş hissettirmemişti. Şimdi sevdiği adama ulaşmak için aşması gereken adımları atarken, buranın ıssızlığı onu geriyor ve üzüyordu.

Tüm sandalyeler, üzerlerinde gümüş şamdanların olduğu beyaz örtülü masalara doğru eğilmişti. Bazı masalarda hala yemek takımları bulunuyordu. Avizeler yanmıyordu. Duvarlarda asılı duran birkaç aydınlatma ve tabloların arkasındaki ışıklandırmalar karanlığı kırıyor, zaten sıcak renklerin hakim olduğu restoranı terk edilmiş bir loşlukta bırakıyordu. Restoranın hali hissettiği bu boğucu duygulara hiç yardımcı olmuyordu.

Seokjin'i gördü.

Duvarda asılı duran bir tablonun karşısındaki masada, sandalyesini yan çevirmiş, arkası ona dönük olarak oturuyordu. Masasında kristal camlı pahalı bir şişe viski ve içi dolu buzlu bir bardak vardı. Siyah kumaş pantolonun sardığı uzun bacaklarından birini diğerinin üzerine atmış, beyaz gömleğinin kollarını kıvırmıştı. Uzun parmaklarını bardağına sararak bir yudum aldı Seokjin. Namjoon'un geldiğini duymamış olmalıydı. Kafasının durduğu açıya bakılırsa tabloyu incelemeye devam ediyordu. Namjoon ise orada dikilerek Seokjin'in geniş omuzlarını saran beyaz gömleğini ve siyah saçlarının muntazam kesimiyle tertemiz duran ensesini seyretti bir süre.

İkisi de bir tabloya bakıyordu.

Savaş daha başlamamıştı.

"Buradasın." dedi Namjoon, kendine sonsuzmuş gibi gelen o sessizlikten sonra.

Namjoon'un kısık sesini duyan Seokjin dudaklarına götürmek üzere olduğu bardağını yarı yolda durdurdu. Karnına aniden yayılan korku ve şaşkınlıkla kalakalmıştı. Arkasını dönmek istemiyordu. Ne işi vardı burada? Ona burada olacağını kim söylemişti? Gerçekten gelmiş miydi? Ya bir hayalse? Daha ikinci bardağıyken içkinin beynine oynadığı bir oyunsa?

"Ne güzel."

Seokjin ikinci cümleyle beraber karnında açık bir yaradan fışkırır gibi yayılmaya devam eden karmaşık duygularını dışarıdan belli etmemeye çalıştı. Sert viskisinden almayı istediği yudumu alıp masaya geri bıraktı.

Ex, Next? | NamjinUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum