24. Bölüm - Mutluluk

6.7K 345 11
                                    

Dört gün boyunca kalbim ağzımda, her an tetikte beklemiştim babamın uyanmasını. Gözlerini aralayabildiği zaman yanında olacağıma söz vermiştim. Daha kendime verdiğim sözü bile tutamazken nasıl başkalarının bana güvenmesini beklerdim ki? Beynimin algıladığı cümle benim için koskoca bir nimetti.

Bacaklarım istemsizce ileri atılmış, kalbim göğsümü delip geçersine gümbürdeyerek atmaya başlamıştı. Arkamdan Yalçın’ın koştuğunu hissetsem de durmadım. Yavaşça yürüyerek indiğim merdiveni arşınlayarak çıktım. Yoğun bakım ünitesinin önünden ayrılırken yaşadığım olgunluk kalkmıştı üzerimden.

Nefeslerimi düzenlemeye çalışırken çoktan odadan çıkmış olan doktor gülümsedi.

‘‘Gözün aydın. Baban kısa süreli kendine gelme durumu yaşadı. Uyandı fakat ağrıları dayanabileceğinin fazlasıydı. Biz ilaçlarla uyutmak durumunda kaldık ama yarın tekrar uyanacağına eminim. Onu o zaman görebilirsin.’’

‘‘Uyanmış!’’ diye çığlık atmamak için dudaklarımı ısırıyordum. Son anda arkamı dönüp beni gülen gözlerle izleyen arkadaşlarıma ‘‘Ece’yi çağırın.’’ demeyi akıl edebildim. Asmin’de uyanmıştı, telefonundan Olcay’ı aradığını düşünüyordum.

İçim içime sığmayacak kadar mutluydum işte. Babam sonunda uyanmış, çok kısa sürede de olsa gözlerini aralamıştı. Ne yapacağımı bilemediğimi anlayan Yalçın, uzanarak yavaşça elimi tuttu.

‘‘Sakin ol. İşe yemek yemekle başlayabilirsin, tabii miden yok olmamışsa.’’

Abartmasıyla birlikte elimde olmadan gözlerimi devirdim. Herkes tepsinin üzerindeki tostlara uzanacağımı düşünürken ben tam tersini yaptım. Öyle büyük bir sevinçle kollarımı boynuna doladım ki geriye doğru sendeledi.

‘‘Uyandı, Yalçın!’’ diye bağırdım bana haber veren kişi olmasına rağmen. ‘‘Uyandı! Beni yalnız bırakmadı. Benim içim uyandı.’’

Yalçın’ın sıcacık avuç içleri belimi kavrayınca başımı geriye atarak gür bir kahkaha atma isteğiyle doldum. Kendimi dizginleyerek ‘‘Yarın odaya alırlarsa ne güzel olur!’’ diye mırıldanıyordum. ‘‘Böyle yaparsan kovulacağız.’’ dedi fakat o da çekilmek adına bir hamlede bulunmadı.

‘‘Umurumda değil, Yalçın.’’

‘‘Biliyorum.’’ derken abartıyla gözlerini devirdi. Asmin’in kıkırtısını zorla zapt etmesini, Çağan’ın başını iki yana sallamasını görünce yanağına öpücük kondurdum. Yalçın bu kısacık temasla bile yetinerek gülümsedi.

Burada benimle birlikte hepsi beklemiş, yanımda olmuşlardı. Böyle arkadaşları ne yapıp da hak ettiğimi düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi. Yalçın sonunda isteksizce geri çekilerek tosta uzandı. Peçeteye sararak bana uzattı ve ‘‘Ye!’’ diye emir verdi. Açlıktan kasılan midem yüzünden ikiletmedim.

Peçeteden tutup tostu ısırdım, lokma ağzımda büyüdükçe büyüyordu. ‘‘Miden avuç kadar kaldığı için yarısını bile yiyemezsin bence.’’ diyerek kendini hastanenin sandalyesine bıraktı Yalçın. Üzerinde gözle görülür bir rahatlama olmuştu. ‘‘Çok komiksiniz siz ya.’’ dediğim an koridorda çığlık yankılandı.

Allah’tan bizden başka kimse yoktu çünkü olsaydı Yalçın’ın tabiriyle çoktan atılmıştık. ‘‘İmge!’’ diye bağıran Ece birden üstüme atladı. Neyse ki ayağa kalkmıştım. Sendelesem de düşmeden ayaklarımın üzerinde durabildim.

‘‘Uyanmış!’’ dedi aynı benim gibi. Arkasını dönerek Olcay’a baktı. ‘‘Uyandı, Olcay!’’ Ardından kollarını boynuna dolayarak ona sarıldı.

Aşka Dokunuş ღWhere stories live. Discover now