21. Bölüm - Geçmiş

6.2K 343 3
                                    

Gözyaşları kurur muydu? Sanırım, benimkiler kurudu. Ne ağlayabiliyorum ne de başımı kaldırıp sabırla beni bekleyen insanlarla konuşabiliyorum. Dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırmış, oturduğum deri koltuğa daha çok gömülmeyi bekliyordum.

Ağlamayacaktım. Duyduğum cümleler beni sarssa da ben yıkılmadan ayakta duracaktım.

Çünkü olması gereken buydu. Birileri gelir, sizi yıkar. Ve siz tek başınıza yeniden ayağa kalkmaya çalışırsınız.

Acıyordu. Ama kızaran yanağım değil. Göğsüm, kalbim.

Adamın söylediği cümleler sürekli başa dönüyor, beynimde yankılanıyordu sanki. Yalçın’ın aniden ayrılmak istemesi, uyanıp bana sadece ‘özür dilerim’ yazan not bırakıp gitmesi… Hepsinin sebebi babası mıydı? Kendi çocuğunu döven babası.

‘‘İmge.’’

Bakışlarımı yerden kaldırarak onun sert yüzüne çevirdim. Gözleri endişeyle kararmıştı. ‘‘İyi misin?’’ Şu soru ilk defa kulağıma mantıksız geliyordu. Nasıl iyi olabilirdim? Ben olmasaydım Nida hastaneye kapatılmazdı! Yalçın’la babasının arası bozulmazdı! Benim iyi olmamamı mı bekliyordu?

‘‘İşte bu yüzden söylemedim!’’ diye patladı. Oturduğum koltuğa daha fazla sindim. Duymak veya görmek istemiyordum. Gözlerimi kapatırken tekrar ortaya çıkan ağlama dürtümü yok etmeyi denedim. Buz kesmiş ellerimi kavrayan sıcak avuçlar sayesinde kendimi mükemmel hissediyordum. Eğer Nida hastanede olmasaydı Yalçın’ın ellerini tutan şanslı kız o olacaktı.

Bencildim ben. Kendi mutluluğumu düşünecek kadar hem de. Yalçın’ı mahvettiğimi görememiştim. Hasta olduğunda onu yalnız bırakmamalıydım. Yanında olmalıydım, babasıyla arasının bozulmasına izin vermemeliydim.

Bütün düşünceler bir olmuş, ardı ardına yükleniyorlardı beynime. ‘‘Özür dilerim.’’ diye fısıldadım titreyen sesimle.

Daha sabah aynı iki kelime için nasıl sinirlenmiştim Yalçın’a?

‘‘Hayır. Sakın, İmge. Özür dileme. Sen yanlış hiçbir şey yapmadın. Bütün suç benim. O adamın sana ulaşacağını tahmin etmeliydim, okula gelmeme-’’

‘‘Yalçın.’’ diyerek hiç de kibar olmayan şekilde kestim sözünü. Titreyen elimi yavaşça kaldırıp önümde dizlerinin önünde duran Yalçın’ın dudaklarına koydum. ‘‘Suçlu olduğunu söyleme.’’

Gözlerimin tekrar sulandığını hissedince başımı eğdim. Sıcacık parmakları çenemi kavrayınca içimde oluşan his bulutunun özlem olduğuna emindim.

Kokusu özlenir miydi bir insanın? Bakışları? Kırmaktan korkar gibi olan dokunuşları?

Ben özlemiştim, hepsini hem de. Tek bir günde. ‘‘Kendine hiçbir şey yükleme. Sen o gün doğru olanı yaptın. Hepimiz biliyoruz bunu.’’

Odanın kapısı gürültüyle açıldığında Yalçın’da ayaklandı. Babamın sert, kızgın yüzünü görünce iç çekmekten alıkoyamadım kendimi. Daima sorunlu bir çocuk olmak zorunda mıydım? Müdürün varlığını fark edince çok sesli konuşmadığımız için içten içe tebrik ettim bizi.

‘‘Olacak iş değil!’’ diye kükredi babam hızla yanıma gelirken. ‘‘Okula birisi geliyor, kızıma tokat atıyor! Hem de ona iftira atan kızın ağabeyi! Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?’’

Müdür de sakince ayaklandı. ‘‘Önce konuşabilir miyiz?’’ dedi babamı rahatlatmak istercesine. Babamın bakışları yüzümün her santiminde gezinince rahatsız oldum. Parmak uçlarımı yavaşça yanmaya devam eden yere sürttüğümde Yalçın’ın ağzının içinden küfür ettiğini duydum.

Aşka Dokunuş ღWhere stories live. Discover now