14. Bölüm - Sürpriz

7.4K 419 5
                                    

Dişlerimi fırçalarken aynadaki aksimi süzdüm. Aklıma sızan görüntülerle bakışlarımı kendimden kaçırdım. O an ne yapacağımı bilemeden eve koşmuştum. Tabi ki Ece ve babam ellerindeki pastayla beni bekliyorlardı. Onlarla kısa bir kutlamanın ardından banyoda bulmuştum kendimi. Gerginliğimi atamıyordum. İlk öpücüğümdü.

Yani hastanede öpecek kimse olmadığından böyle bir durumun içine düşmüştük. Ağzımı çalkaladıktan sonra yüzümü yıkadım. Eve geldiğimden beri kaçınca kez ağzımı, yüzümü yıkayışımdı bu? Sayamamıştım.

Hayır, sebebi tiksinmem değildi. Sadece bu his çok yabancıydı. Yapmamam gereken bir şeymiş gibi. Geriye dönüp almam gerekiyormuş gibi hissettiriyordu. Ve bu kesinlikle rahatsızlık vericiydi.

Banyodan çıktıktan sonra hemen yatağıma yerleştim. Kesinlikle iyi bir uyku çekmeli ve yarın hiçbir şey olmamışçasına gülümsemeliydim.

Peki, bu onu incitir miydi? Bilmiyordum ki! Ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Odamın kapısı açıldığında üzerimdeki battaniyenin altına girdim daha fazla. Şuan kimseyle yüzleşecek durumda değildim.

‘‘Doğum günü hediyeni açmayacak mısın?’’

Babamın sesini duyduğumda gözlerimi araladım. Ne zaman kapattığımı fark etmediğim ve sımsıkı yumduğum gözlerimi. ‘‘Hediye istememiştim.’’ diye fısıldadım. Yatakta hareketlenme oldu ve babamın hemen arkama oturduğunu anladım.

‘‘Seveceğini düşünüyordum.’’

Dikkatimi çektiği için yataktan doğruldum. Kaşlarımı kaldırınca gülümsediğini gördüm. Odanın ışığı kapalı olduğundan olsa gerek yüzüne vuran ay ışığında çok daha yorulmuş görünüyordu babam. Hayattan bezmiş, beklentilerini düşürmüş gibi.

Hediye paketine sarma gereği görmediği çerçeveyi ellerimin arasına bıraktığında duygularım dondu. Kalbim ritmini yavaşça azaltırken bakışlarımın donuklaştığını hissettim. Titreyen ellerime rağmen çerçeveyi seyretmeye devam ettim.

Annem, babam ve ben.

Saçlarım iki yanda örülmüş, üzerimde kırmızı kareli bir elbise var. İçimdeki beyaz tişörtü zorla giydiğimi hatırlıyordum. Çoraplarımın kenarlarında danteller döşenmiş ve ayakkabım da rengiyle göze çapıyordu.

Annem kameraya baksa da tek kolunu omzuma dolamıştı, korumak ister gibi. Babam ise şimdi ki halinin tam tersi. Gülümsüyor, tasasızca. Gerçekten gözleri parlıyor fotoğrafta. Bütün olaylar olmadan önceki son mutlu günümüzdeki son kare bu.

‘‘Beğeneceğini biliyordum.’’

Ve bütün büyü bozuldu. Şimdi ki dünyaya döndüm. Babam yanımda, elini uzatsa yakalayacak beni ama hiç cesaret edemedi. Değiştik. İkimizde.

Artık ne annem var yanımızda ne de duygularımız aynı.

Bambaşka dünyalarda, birbirimizden habersizce yaşıyoruz. Buna ne kadar yaşanmak denirse işte.

‘‘Özür dilerim.’’ diye fısıldadı babam kulağıma eğilerek. Saçımda dolanan elleri hissettiğimde dolan gözlerimi engelleyemedim. Onun şefkatle saçlarımı karıştırdığı anlar o kadar uzaktı ki şuan hayalmiş gibi hissediyordum.

‘‘Yanında olmadığım için, seni koruyamadığım için özür dilerim İmge. Ama ne yapacağımı bilmiyordum. Seni nasıl mutlu edeceğimi bilmiyordum.’’

Ağlamadım. Daha doğrusu ağlayamadım. Neden gözyaşı dökerek onu üzecektim ki? Göğsüne yasladığı başımı okşamaya devam etti. Gözlerimi açık tutamayacak raddeye geldiğimde ‘‘Uyu.’’ dedi. Çerçevelenmiş resmimizi sıkıca tutarken kendimi koyu karanlığa teslim ettim. Hayatımdaki en huzurlu uykulardan birinde olacağımı biliyordum.

Aşka Dokunuş ღWhere stories live. Discover now