2. Bölüm - Ceza Sınıfı

14.7K 587 14
                                    

11-F.

En delilerin, psikopatların, cezalıların toplandığı sınıf.

Sanırım yabancı ülkelerdeki en düşük not F olduğundan gönderme yapıyorlardı.

Yüzümü ovuştururken müdürün peşinden o sınıfa doğru yürüdüm. ‘‘Babana durumu bildirdik ve hiç şaşırmadığını söyledi. Bu sınıftan düşük sınıf yok. Lütfen iyi geçin, arkadaş edin.’’

Kendi babamın bile beni tanımadığının farkına varırken neden arkadaş edinmeliydim ki?

‘‘Ne diyorsunuz? Dinlemedim de.’’

Müdürün yanından geçip kapının koluna uzandım. Bunları alışık olduğundan beni durdurmadı. Sınıfa girdiğimde bütün hayallerim suya düştü. Ben; sessiz, sakin, durgun bir sınıf bekliyordum. Gerçi ne zaman beklentilerim gerçekleşmişti ki?

Erkekler sıralara ayaklarını uzatmış, tamamen serseri gibi davranıyorlardı. Kızlardan bir kaçı deli gibi makyaj yapıyordu. İki tanesi atıştırmalık yiyorlardı ve en önemlisi öğretmen kulaklık takmış, kitap okuyordu.

Normal bir insan burada delirirdi asıl!

Hiç kimsenin dikkatini çekmeden, öğretmene görünmemeye çalışarak en önde boş bırakılmış sıralardan birine yerleştim. Çantamdan kitabını çıkarıp okumaya başladığımda herkes yok oldu sanki.

Tam kitabın en can alıcı noktasında kafama yediğim silgi darbesiyle kendime geldim. Arkama dönüp gülüşen erkek topluluğuna sinirli bakışımı attım. ‘‘Ne halt ediyorsunuz?’’

Hepsi durgunlaşırken en serseri tipli olanı sırayı öyle kuvvetli itti ki kızlardan biri çığlık atıp kulaklarını kapadı ve kendi kendine mırıldanmaya başladı.

‘‘Bir sorun mu var?’’

‘‘Evet!’’

‘‘Seni daha önce görmemiştim’’ dedi sıramın arkasındaki yere otururken. ‘‘Sence bu umurumda mı?’’ diye homurdandım gözlerimi ona dikerek. Yüzüne sırıtış yayıldığında topuz yaptığım saçımdaki tokayı çekip aldı.

‘‘Ne yapıyorsun?’’

‘‘Saçını açıyorum.’’

‘‘Sende davranış bozukluğu var!’’ dedim kitabımı sıraya vurarak. Beni sinirlendirmese iyi olurdu. Kaşları çatılırken kolumu kavradı. Bu hareketi derinlere gömdüğüm, karanlığa gizlediğim bütün acı verici anılarımı canlandırmaya yetti de arttı bile.

Vücudumdaki her yara yerini hatırlatmak ister gibi sızlamaya başladığında hışımla kolumu ondan kurtarmaya çalıştım. ‘‘Hey, yeni kız bu sıraya tünemiş ve bizden kaçmış!’’

Dudaklarımı birbirine bastırırken sinirlenmemen gerektiğini hatırlattım kendime. Aslında küçükken psikolog olmak isterdim. Sırf bu yüzden hastaneyi gözlemlemiştim, çoğu hastalıkla ilgili bilgiye sahiptim.

Onun hakkında da birkaç tahmin yürütebilirdim.

‘‘Şiddete eğiliminde var, hapsedilmen lazım.’’

Bütün vücudu soğur gibi olduğunda bakışlarımı ona diktim. Hapsedilmek onun kötü anılarını canlandırıyordu demek ki. ‘‘Ne oldu?’’ dedim gülerken. ‘‘Yoksa hapsedilmekten mi korkuyorsun?’’

Öğretmen bizi umursamadan kitabını okumaya devam ederken arkamda hala kolumu tutan oğlan sinirden titremeye başladı. Damarına biraz fazla basmıştım sanırım. Ah, umurumda değildi!

Aşka Dokunuş ღWhere stories live. Discover now