Kaçak

12.7K 388 54
                                    

ŞEBNEM

Şu anda tek düşünebildiğim saklanacak iyi bir yer bulmaktı. Hatta ne yazık bana ki bunu düşünecek kadar bile vaktim kalmamıştı. Gecenin bu saatinde, bu bomboş sokaklarda tam anlamıyla bir hedeftim.

"Evlerinizden hiç çıkmayın tabii. Çürüyün içerde. Dışarda kim aç kim tok. Kim evsiz kim çaresiz merak edenler var mı? Yok tabii!"

Söylendikten sonra, umutsuzluğa kapılmama ramak kalmıştı ama telefonla konuşup evinin anahtarını çıkaran birini gördüm.

Ve de arkamdam gelen bağırış seslerini.

"Bu tarafta olmalı! Buraya gitti."
SELİM

"Tamam, Özgür takıl sen. Anladık abi. Tamam, gelme abi. Gelme. Bu gece de gelme."

Sitem ettikten sonra telefonumu kapattım ve anahtarla kapıyı açtım. Kapıyı açmamla delinin tekinin benden önce içeri dalması bir oldu.

Kafasında bir şapka vardı ve siyahlara bürünmüştü sanki gecenin onu saklamasına ihtiyacı varmış gibiydi.

"Napıyosun sen? Kimsin lan sen?"

Kapı hala aralıktı. Şapkalı bir anda arkasını dönüp kapıyı kapattı ve sırtını kapıya verdi. Bu sırada da kafasındaki şapka düşmüş yerini uzun ve görkemli saçlar almıştı.

"Biraz süreye ihtiyacım var."

"Çık dışarı."

Bir hamleyle kapıya uzandım ama kolumu yakaladı.

"Ama sende hiç dinlemiyosun ki. Hiç mi vicdan yok sende?"

Kendini acındırmaya çalıştığı çok bariz olan bir bakış attı. Elinden kolumu kurtardım ve bir kaç adım geri attım.

"Kusura bakma, güzelim. Bu numaraya en son kandığımda ilk okuldaydım."

"Yine de fazla büyüdüğün söylenemez, değil mi?"

Cevap vermesini beklemiyordum. İlk defa o anda kızı baştan aşağı süzdüm. Giydiği sweatshirt yüzünden onu erkek sanmıştım ama uzun bir süzmeyle öyle olmadığına kesin kanaat getirdikten sonra gözlerini gözlerine diktim.

"Senin de pek akıllı olduğun söylenemez, değil ama?"

Anlamayan gözlerini bana çevirdiğinde üzerine doğru yavaşça yürüyerek, tane tane konuştum."

"Gecenin bu saatinde. Tanımadığın bir adamın evine giriyorsun. Ve içeride kalmak istediğini söylüyorsun."

İyice yaklaşmıştım. Dudağımı hafifçe ısırdım ve gözlerimi gözlerine diktim.

"İnsanın aklına türlü türlü şeyler geliyor."

Korkmasını bekliyordum ama güldü.

"Biraz süreye ihtiyacım var."

Bana 'Yapamazsın korkak' edasıyla bakıp başını dikleştirdi. Dudaklarımız çok yakındı ve bu bana gönderilen bir meydan okumaydı. 'İma ettiğin buydu, hadi' diyordu. Çünkü yapmayacağımı sezmişti.
ŞEBNEM

Gözlerini bana dikmiş ısrarla meydan okumama bakıyordu. Yapmayaksın işte, ne diye sürümden kazanmaya çalışıyorsun ki?

Bir adım geri arttığında emin oldum.

"Bende öyle düşünmüştüm."

"Çık git evimden."

Bu kez sinirliydi, sanırım egosu zedelenmişti küçük beyin. Yine de çok üstüne gidersem beni yaka paça dışarı atacak bir hali vardı.

"Bak derdim sorun çıkarmak değil. Saat gecenin üçü ve benim bir saatliğine kalacak bir yere ihtiyacım var. Azıcık sevap point kazansan fena mı olur senin için?"

"Birinden kaçıyosun sen. Bak eğer polisse beni böyle-"

"Yok! Yok ne polisi! Criminal Case'de değiliz herhalde azıcık sakin ol."

"O zaman?"

"Muhabbet edecek birine değil, saklanacak bi eve ihtiyacım var. O yüzden pas."

"Bak güzelim."

Ona ilk defa o anda tam anlamıyla baktım. Hoş çocuktu.

"Benim evimdeysen benim kurallarıma uyacaksın."

Lütfen sen bari bir erkek olarak üzerimde dominantlık kurmaya çalışacak kadar aptal olma. Güldüm. Koltuğa oturup bacaklarımı masanın üstüne uzatarak üst üste attım.

"Bakarız."

Yanıma oturmak için geçerken eliyle bacaklarımı itti ve aradan geçip yanıma oturdu. Suratındaki ifadeden hiç memnun olmadığımı söyleyebilirdim ama onu daha çok sinir edecek bir şey yaptım ve bacaklarımı tekrar masanın üzerine attım.

"Sen bana bir saatlik bir sınav mısın?"

Kafamı çevirdim ve biraz kışkırtıcı bir ses takındım.

"Evet ve tüm hayatın bu bir saate bağlı olarak değişebilir."

Ondan haşlanmıştım.
SELİM

Ondan hiç hoşlanmamıştım. Çok itici ve basit bir havası vardı. Ama merak uyandırdığı gerçeğini kabul ediyordum.

Elimle kızın ayaklarını ittim ve sertçe omuzlarından çekip kendime döndürdüm.

"Yeter dinlediğin. Konuş artık."

Bana doğru döndüğünde tek bacağını yan bağdaş pozisyonuna çevirdi ve koluyla koltuğa yaslandı.

Konuşmadığı gibi çok da rahattı. Bu rahatlığı beni öldürecekti. Onu bir an önce evden postalama isteği uyandırıyordu.

"Bir saat boyunca böyle suratıma mı bakacaksın? Kim olduğunu bile söylememişken hemde!"

Gülümsedi

"Sen sinirlenince bayağı bi ateşli gözüktün."

Bunu ciddi olarak mı yoksa zaman kazanmak için mi yaptığını anlamadım ama her iki türlü de bu kız gözüme ucuz ve gevşek gelmişti. Madem öyle istiyor. Bizde onun anladığı dilden oynarız.

Konuşmaya niyeti olmadığını anlayınca belinden tutup kendime çektim ve öpmeye başladım. O da karşılık verince elimle kalçasını kavradım, o da ceketime yapışmıştı. Öpüşmeyi şiddetlendirmeye başlamıştım ama durdu.

Güldü ve eliyle beni kendinden ayırdı.

"Çok isterdim ama gitmem gerek."

"Daha vaktimiz olduğunu sanıyordum. Yanılıyorsam söyle, bir saat daha bitmedi."

"Biliyorum ama daha fazla burda kalmak için bi sebebim kalmadı."

Buda neydi böyle? Gerçekten oyun oynuyordu.

Göz kırparak kapıdan çıktı. Çok zeki olduğunu sanıyordu. Arka cebinden aldığım kimliğin farkına varınca çok üzülecekti.

"Şebnem Gürsoy. Şebnem Gürsoy. Bana ihtiyacın olacağına bahse girerim."
ŞEBNEM

Bu bir taşla iki kuş! Hem bir süre saklanacak yer bulmuştum hemde bu safın cüzdanını almıştım. Ceketini çekiştirmem onu öpmeye doyamadığımdan değildi, sadece bugünü çıkaracak para lazımdı, zaten yarın eve dönecektim. İçini açıp, paraya baktım. Cüzdanda üç günlük para ve kartlar vardı. Kimliği de burdaydı.

"Selim İnan. Selim İnan. Bana ihtiyacın olacağına bahse girerim."

Tehlikeli Güzel (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now