Aşk Kafası

980 105 106
                                    

SELİM

İlk defa diz üstüne çökmüş olmanın üzerimde yarattığı bir şey vardı. Düz duramıyordum, ayaklarım ve belim bu kısa sürede ağrımaya başlamıştı ve daha korkutucu olan Şebnem çok tepkisiz bakıyordu sanki suratıma tükürmek için bir boşluk arıyor gibiydi ki Allah'tan öyle bir şey yapmadı. Ama hala sessizdi. Alt tarafı tek kelime bir şey söylecekti, neydi derdi?

"Selim..."

Aldığı derin nefes beni o kadar germişti ki bir anda hayatımın tüm bu kısımlarını atlayıp direk emekli olduğum ve torun sevdiğim ana ışınlanmak istedim. Yoksa bu zaman akışının yavaşlığı beni öldürecekti. Neyse ki Şebnem beni bu dertten kurtardı ve elleriyle yanaklarıma dokunup şevkatkle ki bu onun nadir ortaya çıkardığı bir ifadesi, gülümsedi.

"Seninle ömür boyu suç işlerim ben."

En sonunda! Şu an ayağa kalktığım gibi delice öpüşmeye başlamamız gerekiyordu, en azından normal çiftler böyle yapardı ama inanın ki benim hiç acelem yoktu ve onu öpmekten önce yapmam gereken daha önemli bir şey vardı: ayağa kalkıp şükür etmeye başlamak.

"Allah'ıma şükür, sonunda cevap verdin. Her yerim ağrımaya başlamıştı."

"Saçmalama, Selim. Alt tarafı iki dakika diz üstünde durdun sanki amuda kalkmış gibi konuşma."

Haklılığına güvenerek derin bir nefes aldım ve kutudaki yüzüğü elime aldım. Annemden kaldı diyemeyeceğim ama benim için değerli birinden kalan yakut bir yüzüktü ve Şebnem'in istediği gibi mütevaziydi de. Parmağına takmadan önce gözlerine baktım.

"Pırlanta sevmediğini biliyordum, alyansla da evlilik teklifi etmek istemedim... Bu yüzden, daha iyi şartlarda çıkarılan taşlardan olan yakut yada zümrüt arasında bir seçim yapmam gerekiyordu...Bende yeşilin senin tarzın olmadığına karar verdim, bu yüzden zümrütü de gözden çıkardım. Çünkü kırmızı tam anlamıyla senin ateşinin rengi... Ve yakutta sahip olduğun o büyük kalbin bir yansıması gibi..."

Yüzükle oynarken utanarak başımı eğdim.

"Şey... Gerçi ikinci el ama... Yeni alacaktım aslında ama kontrol etmek için bu yüzüğü tozlu raflarından çıkarınca aslında tam olarak istediğim şey olduğunu fark ettim ve benim için anlamı da vardı... Yani... Şey..."

Kafamı kaldırıp gözlerimi kaçırdım.

"Cimrilikten olduğunu düşünebilirsin, haklısın da ama-"

Şebnem'in dudakları bir anda dudaklarımı buldu. Bir eliyle yanağıma dokunuyordu, sanki bana güven ve samimiyet vermek ister gibi yavaşça okşuyordu.

"Selim..."

Gözleri mi dolmuştu yoksa bana mı öyle geliyordu?

"Bana samandan bir yüzük verseydin bile umrumda olmazdı, ona yüklediğin anlam çok daha önemli."

Onun sormaya çekindiği sorunun cevabını vermeye karar verdim.

"Babanemindi... Yüzük yani. Annem çocukken gittiğinde benimle ilgilenen kişi oydu, şimdi yok gerçi ama... O annemden sonra sevdiğim ikinci kadındı. Seni üçüncü sıraya yerleştirmek biraz nankörlük olacak belki ama..."

Gülümsemeye çalışmama aynı şekilde karşılık verdi.

"Şey, aile üyelerinden sonra araya reklam almadığına sevindim."

Kısa bir kahkahadan sonra yüzüğü parmağına geçirdim, her bir saniyesinde sanki yeniden doğuyor gibiydim. Garip bir şekilde beni zehirlemişti. Hemde öyle bir zehirlemişti ki tek panzehirim oydu ve bu zehri vücudumdan hiçbir şekilde çıkaramıyordum. Beni kendine bağımlı hale getiren bu güzel kokulu kadından daha fazla istediğim bir şey yoktu bu hayatta.

Tehlikeli Güzel (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now