Ten Kokusu

1.4K 140 48
                                    

SELİM

Alevhan'la tipimize bakmadan anında arabaya atlayıp hastaneye doğru yol almaya başladık. Allahım! Eğer ona bir şey olursa...  Sonsuzluğun getireceği ruhumdaki o koca boşlukla yaşayamam.

Alevhan çok hızlı sürüyordu, bende hiç şikayet etmiyordum. Eğer Şebnem hatırladıysa, Alevhan'ı görünce ne yapacaktı bilmiyordum ve bu her ne kadar Şebnem'in iyileşmesinden sonraki sorunum olsa da beni korkutuyordu ve kendimi bunu düşünmekten alıkoyamıyordum.

Gerçekten artık her şey çok farklıydı. Yol boyunca tüm o anılarımız gözümün önüne geldi. Onunla ilk karşılaşmamızdan sonra ona duyduğum şey büyük bir istekti. Tenine duyduğum özlem ve tutku... Buydu. Onu baştan çıkarmaktan başka bir şey düşünmüyordum ve temkinli olduğumu sanıyordum.

Ona kapılmayacak kadar temkinli olup sadece bedenini düşlerken, nasıl gardımı bu kadar indirmiştim de tek düşündüğüm benim hakkımdaki fikirleri ve hisleri olmuştu. Ona ne ara onsuz yaşayamayacak kadar aşık olmuştum?  Ne ara bu kadar sersefil bir halde onun yüzünden acı çekmeye başlamıştım?

Neydi bu aşk mı? Son zamanlardaki halime dönüp baktığımda ona dokunmaya bile korkar olmuştum. Elimin altında hassas kırılgan bir kızılgerdan vardı sanki. Her an kaçıp gidebilecek olmasına rağmen elimin sıcaklığına alışıp, ordan ayrılmayan ve her ötüşü insana hayat veren küçük bir kuştu ve ben korkuyordum. Gerçekten... Ama gerçekten... Birgün yanlışlıkla avucumu açarsam, kaçıp gider yada kaçıp gitmeye çalışır da avucumdaki küçük boynunu kırıp ona zarar verirsem diye korkuyordum.

Bana ne yapmıştı böyle? Hastaneye kadar nefes almayı bırak neredeyse gözümü bile kırpmayacaktım. Onu sevmek beni öldürüyordu. Uyuşturucunun en tehlikelisiydi o, martıların en özgür olanıydı ve onu severken bir dirilip bir ölüyordum. Buna rağmen onun ortadan kaybolma ihtimali hissizleşmem için bana yetiyordu. Onsuz olmazdı.

Alevhan içimdeki sesi dışarı yansıtmıştı

"Onsuz olmaz."

Ona baktım, şaşırmıştım ama bir şey demedim. O da sürmeye devam etti, aynı şeyleri hissettiğini biliyordum ve bu içimi kemirmeyi bırakmıyordu.

Hastaneye geldiğimizde hızla içeri girmeye çalıştık ama Mert kapıdaydı ve bizi durdurdu.

"Ne bu haliniz?!"

Sersem bir şekilde donup kaldık.

"Ne bu haliniz dedim?!"

Birbirimize baktık. O perişan haldeydi, kendimi göremesemde ondan farklı olmadığıma emindim.

"Hırsınız yüzünden öldürüyodunuz kızı!"

İçeri geçmek için ileri atıldım ama eliyle Mert beni durdurdu.

"Bu halde Şebnem'in sizi görüp, üstüne birde kalp krizi geçirmesini mi istiyorsunuz? Kendinize çeki düzen verin, önce revire gidin. Şu üstünüzü başınızı da bir silkeleyin toz toprak içinde kalmışsınız!"

Alevhanla tekrar birbirimize baktık hiç şüphe yoktu ki ikimizde bu çocuk gibi azarlanma işinden hiç hoşlanmamıştık ama suçluyduk da. O yüzden bu konuda bir şey yapmadık, Alevhan zaten konuyu bizden uzaklaştırdı.

"Şebnem uyandı mı?"

"Uyandı ama konuşmadı, bir süre boş boş baktı, yorgun görünüyordu, doktorlar da ilaç verdiler, şimdi tekrar uyuyor."

Hafızasını sormak istedim ama sonra konuşmadı, dediğini hatırladım. Konuşmamış... Alevhan'la revirden çıkarken hala bu konuyu düşünüyordum, uyandığında konuşmamış... Adımı söyleseydi bari.

Tehlikeli Güzel (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now