21 'Kim bilir kaç yüzyıldır, sarılmamış kolların.'

1.7K 193 942
                                    

Muâşaka: Karşılıklı aşk. Sevişme. Âşıktaşlık. Arapça'nın kaidelerince, aşk kelimesinden Türkçede türetilmiştir.

Sabah erkenden Yeon'u aradım ve onunla buluşmak için meydana ilerledim. Kalbini çok fazla kırmıştım ve bu ben değildim. Canım acıdığı için düşmüştü dilimden kelimeler. Taehyung'a olan hıncımı ondan çıkarmak ne kadar doğruydu? Dün öğrendiğim gerçek düştü zihnime ve beni yeni bir çıkmaza sürükledi. Yutkundum ve ilerde oturan Yeon'un yanına geçtim.

Huzursuzca yerinde kıpırdanması ile ona döndüm ve yutkundum. "Benden nefret etme Yeon. Özür dilerim, birden dilimden döküldü zehir." Yeon hafif gülümsedi ve bana döndü. "Zehir? Benim seni sevmem, senin benimle evlenmek istemen zehir mi? Panzehirin kim Teğmen? Taehyung mu?" Dudaklarımı ıslattım ve o elini çekmeden hemen sıkıca tuttum.

"Şimdi oturup sana aşkımı anlatmak isterdim. Taehyung'u on beş sene önce gördüğüm o anı anlatmak isterdim. İçimi, onunla dolup taşan yüreğimi anlatmak isterdim ama yapamam. Bana özel o, anlatmak bile deli ediyor beni. Ya güzelliğine biri tutulursa? Ya benim sözlerimin ağırlığından etkilenip ona değerse birinin gözleri? Bak ben tarif veremiyorum sevdam'a, sen içimdekini tarif edebilir misin?"

Yutkundu ve mırıldandı. "Sen fena halde tutulmuşsun Seokjin. Dua et öldürmesin bu sevda seni. Dua et yaşasın sevdan, baban öğrendiğinde. Dua et Teğmen, bu dönemin insanı duymasın sizi." Gözlerimi kapatıp, sinirle açtım. Gerçekleri duymak beni deli ediyordu. Onu bu ateşin içine nasıl atacaktım? Kendimle beraber nasıl yakacaktım?

"Yeon sen benim çocukluk arkadaşımsın ve seni kaybedersem çocukluğumu kaybederim." Yeon aklı başında bir kadındı. Bana asla kıyamayacağını biliyordum. Ellerimi sıkıca tuttu ve bana gülümsedi. "Sevda ağır bir yük Teğmen. Böyle boğazına çöken, seni boğmaya çalışıp öldürmeyen bir yük. Ama ben ömrüm boyunca senin sevda'n gibisine rastlamadım. Ben sana olan sevgimi eşsiz ve imkansız sanırdım. Tanrı şahit, dün ilk defa kendimi Taehyung'un yerine koydum, ama yakışmadım oraya."

Eteğini düzeltti ve elimi daha sıkı tuttu. "Kısacası herkes, haddini ve yerini bildiği konumda iken daha güzel. Ben senin çocukluğun ve kız kardeşin olarak kalmaya razıyım. İçin rahat edecekse ölmüş annemin üzerine yemin olsun, asla kimseye sizden bahsetmeyeceğim." Telaşla daha çok tuttum ellerini, "sana güvenim sonsuz Yeon, asla aklımdan dahi geçmedi." Gülümsedi bana bakarken, dolan gözlerini yumdu.

"Biliyorum ama bir korkun da ben olmak istemiyorum. Senin bana yaptığın o iyilik, nefesim kesilene kadar sana köle olmaya yeter." Gülümsedim ve uzanıp okşadım saçlarını. "Köle olmak mı? Böyle konuşma, sen benim küçük çakıl taşımsın unuttun mu?" Aklımıza gelen anı ile ikimizde kahkahalarla güldük. Gençken Yeon çakıl taşlı yolda düşmüştü ve sinirle hepsine söyleniyordu. Ardından bir avuç çakıl taşını alıp, ileri fırlattığında başıma gelenlerle, ona çatık kaşlarımla baktığım ilk vakit, tanışmıştık. O günden sonra o çakıl taşlarını yerden toplayıp ona vermiş ve ufak bir laf edip gitmiştim yanından.

"Peki şimdi ne olacak Seokjin? Siz ikiniz nasıl olacaksınız?" Sıkıntılı bir nefes verdim. Ben de bilmiyordum nasıl olacağımızı. Acaba o beni sever mi? Sevmez mi? Hiç bilmiyordum. Hele Gardenya'nın o olduğunu bilmeme rağmen ne yapacaktım bilmiyordum. Canım bir alev gibi yanarken, ben ne yapacaktım hiç bilmiyorum. "Bilmiyorum Yeon, beni sever mi bilmiyorum. Bizim sonumuz ne olur inan bilmiyorum." Ellerini bıraktım ve yavaşça ayaklandım.

"Gitsem iyi olacak, kendine çok iyi bak Yeon." Kafasını yavaşça salladı ve sıcak gülümsemesini sundu bana. Yavaş adımlarla eve ilerledim. Duş alacak ve hazırlanacak, gidecektim nehir kenarına. Kalbim küt küt atıyordu ve ben nefes alamıyordum. Bildiğimden bahsetmeli miydim? Ya da susmalı ve olmamış gibi mi davranmalıydım? Beynim patlayacak kadar ağırdığında bahçe kapısından hızla içeri girdim.

Elfida ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin