18| 'İyileşmem, vermem acımı. Senden bir tek bu kaldı.'

1.4K 194 413
                                    

İçimde bir yer yanıyor.
Söndürmem.
Sen yaktın.

Kalbimde açık yarası.
Kapatmam.
Sen açtın.

°

Nasıl geldim onca yolu, ellerim nasıl titremedi ben de bilmiyordum. Bir insan daha kaç kez ölür? Bir insanı, bir insan daha kaç kez öldürür? Ben daha kaç kez yenilirdim bir insana? Evimin önüne ne ara geldim, ne ara odama çıktım bilmiyordum. Dizlerimin üzerine çöktüğüm an, gerçekliğe döndüm. Kapı dibine oturup, gözyaşlarıma izin verdiğim an anladım halimden.

Ben bitmiştim, ben ölmüştüm. Sağ elimi kalbime yasladım ve dişlerimi sıktım. Dudaklarım titriyor, tenim buz kesmişti. Ben anlamıştım, yemin ederim gözlerinde görmüştüm. Bir insan sevdiğinin halinden anlamaz mıydı? Yalan söylediğini, dediklerinin doğruluğunu anlamaz mıydı? Ben anlıyordum. Kaş hareketinden tutun, nefes alışına kadar anlıyordum onu.

Hıçkırıklarım göğsüme yetmediği an bıraktım. Odam da, boş evde bağıra bağıra ağladım. Şayet biri bu halimi görse, elimden silahımı dahi alırdı. Ama elimden bir şey gelmezdi. Güçlü asker, bakışları sert, duruşu asil, sesi gür Kim Seokjinden fazlası değildim. Acımasız dediler, hiç sormadılar sebebini. Güney'i sattı, vatanına ihanet etti dediler kimse bilmedi sebebini.

Ben onca dayatmanın altına kendimi koymuş yaralı bir çocuğum hala. Kaya gibi sert, acımasız durmak benim görevim. Bunlar bir asker için normal şeylerken sevmek, bizim zehirimiz. Sevmek yok, aşık olmak yok, merhamet yok. İnsanı insan yapan hiçbir şey yok, olmamalı. Derin bir nefes aldım. Artık nefeslerim bana yetmiyordu. Hep daha fazlasını istiyordum. Her zaman daha fazlasını isteyecektim.

Zihnime sesi düştükçe titredi ellerim. Kapıdan destek alarak dikeldim yerimde. Kapıya alnımı yasladım ve çok cılız bir hıçkırık koptu boğazımdan. "Neden sevmedin beni?" Koca evde tek başıma olmanın en büyük avantajı kendi kendime konuşuyor olabilmekti. Sahi beni neden sevmiyordu? Daha doğrusu onu kanatlarımın altına almışken, onu memleketime almışken neyden korkuyordu?

Yavaşça masama ilerledim. Düşünmek istiyordum ve tartmak istiyordum. Kafamı geriye yasladım ve onunla ilgili en güzel yılıma gittim. Bundan tam on üç sene öncesine gittim. Onu ilk gördüğüm anın üzerinden tam iki sene geçmişti. O an göğsümde oluşan kelebek ordusunu anlatacak kelimelerim olmadı hiçbir zaman. Ama gözlerimi kapattım ve onunla ilk sohbetimi yaptığım yıllara gittim.

1937 Güney Tarafı / Yongmeori Sahili

Sinir tüm benliğimi esir almıştı. Hızlı adımlarım ile sahile doğru ilerledim. Kafamda kasketim, beyaz gömleğim ve kumaş pantolonum ile sahile gitmek ne kadar doğru emin değildim. Hava buz gibiydi ve ben fazla korunmasızdım. Ama sinirlendiğim zaman gözüm hiçbir şeyi görmezdi.

"Sanki ben istedim annem ölsün. Neyi anlamıyor ya neyi? İstemiyorum." Denize doğru boğazım yırtılırcasına bağırdım. Buz gibi hava vurdu yüzüme ve titretti bedenimi. "Merhaba. İyi misiniz?" Çok naif bir ses ilişti kulağıma. Hafif ağır, buhranlı bir ton karıştı kalbimin sesine.

Dalgaların sesi kesildi, özlem duyduğum koku ilişti burnuma. Sahi, kokusunu hala çözemiyordum. Yavaşça arkamı döndüğüm an derin ve bol bir nefes çektim. Onun izni olmadan doldurdum ciğerlerime kokusunu. İki sene sonra ilk defa sesini bu kadar yakından duyuyordum.

Korkmalı mıydım? Neden bir erkeğin sesini duymak tüm sinirimi alıp götürmüştü? Gözlerinin içinin bana bakarken, parlak bir gökyüzüne dönmesi sanırım benim zihnimin bir oyunuydu. Siyah saçları rüzgarda dağıldı ve çerçeveli gözlüğünü düzeltti.

Elfida ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin