5| 'Göğsüme düştü kurşunlar.'

1.3K 247 223
                                    

Gözlerim açılmaya zorlanırken, gözümün önüne düşen görüntü sayesinde dudaklarımda ufak bir gülüş peydahlandı. Eskilere gittim, genç oğlan oldum ve ilk derdime düştüm. Toprak rengi gözleri, cılız vücudu ve o gülüşü düştü göz kapaklarıma. O dönemler ne güzel dönemlerdi. Yutkundum ve yılların acısını tekrar gömdüm kalbime.

Ben artık eski Seokjin değildim. Tamamen değişmiş ve duyguları olmayan bir adamdım. Yatağımdan kalkıp, o üniformayı üzerime geçirdim. Kulağımda hala silah sesleri ve insanların feryadı yankılanırken derin bir nefes aldım. Sizin hiç yüreğinize korları bıraktılar mı? Sizin hiç göz pınarlarınız size ihanet etti mi? Ya sizin hiçbir uzvunuz size ait olduğu için lanetler yağdırdı mı?

Bende oldu. Bu gözler görsün istemedi o katliamı. Bu kulaklar duysun istemedi o çığlıkları. Yüzüme soğuk suyu çarptım ve çadırdan dışarı ilk adımımı attım. Bir tabur asker hala planlar peşindeydi. Olurda yardıma ihtiyaç olursa diye şimdiden hazırlanıyorlardı. Biraz etrafı kolaçan ettim ve askerlerle konuştum. Taehyung'un yanına gitmek için bir adım atacağım sırada koca alanı, cılız bir ses sardı.

"Yazıyor yazıyor! Güney tarafın savaşa boyun eğmeyeceği yazıyor."

Olduğum yerde çakılırken, yanıma gelen ufaklığı durdurdum. Ufak, zeytin gözleri gözlerime değdi ve gazeteyi bana sakince uzattı. Kim? Nasıl Güney tarafı hakkında yazı paylaşırdı? Hele ki savaşa gitmeden bir gün önce, yasaklanmasına rağmen. "Küçük bey gazete basımı yasak demiştim." Küçük çocuk alt dudağını sarkıttı ve mırıldandı. "Bilmiyorum efendim sabah kapımda buldum. Sizin emriniz sandım. Özür dilerim." Hiçbir şey anlamazken, gitmesi için izin verdiğimde gazeteyi genişçe açtım. Güneşin ışığı yüzüme vururken, koca alanda okumaya başladım yazılanları.

Bu vatan ve milletin birlik ve dirayetini bozmaya çalışan herkes bunu başı ile ödeyecektir. Yıllardır süre gelen mücadelemizde asla başımızı eğmediğimizden dolayı, şimdi ise eğmeyecek ve güçlü duracağız. Güney tarafı zekası ile bu savaşa son verecek ve kazanan taraf olacaktır. Ey halk! Sakın boyun eğmeyin. Elleri silah tutan tutsun, dilleri var olan konuşsun ve ayakları olan savaşa baş tutsun. Zira kaybedilen her cephe, bizim sonumuzdur. Atılan her kurşuna boyun eğmeden bu savaşı atlatacağımıza emin olabilirsiniz. Şu an bu yazılanlar Kuzey Tarafının gazetesinde yer almaktadır. Unutmayın ki hiç bir düşman, diğer bir düşmanı yenemez. Savaş kan akıtsada, bizler o yaraları saran taraf olacağız.

-Gardenya

Okuduklarım zihnime şimşek gibi çaktığında, elimde ki gazeteyi yumruklarım arasında ezdim. "Bunu yazan kim!? Kim izin verdi buna!?" Gür sesim boş alanda yayıldığında askerler etrafımda toplandı. Aramızda hain olduğu belliydi. "Hemen bana Gardenya'nın kim olduğunu bulun! O haini hemen bana bulun." Sinirle çadıra ilerlediğimde, yazılanlar beynimde bir ateş misali çatırdadı.

Yüreğime düşen endişe, göğüs kafesimi delmeye çalıştığında nefes alacağım yere gitti ayaklarım. Ne çok geliyordum onun kapısına. Ne çok çıkıyordu benim yolum onun o güzel yoluna. Çadırdan içeri hışımla girdiğimde, önümde duran görüntü beni duraksattı. Bir zafer kazanmış gibi, parıldadı gözlerim. O küçük kızı, o büyük göğsüne yatırmış ve sıkıca sarılmış Teğmen Kim Taehyung benim ölüm sebebimdi.

Yavaş ve sessiz adımlarla ilerledim. Dizlerim üzerine çöktüm ve uzunca izledim ikisinin güzelliğini. Ellerim benden habersiz, siyah saçlarına düştü. Sakince sevdim her tutamını. Bir insanın bu kadar güzel olması haksızlıktı. "Beni bir görse ya o güzel gözlerin." Kısık sesim ile seslendim ona. Ellerimin tersi ile sevdim, tenini.
"Beni görsende, içimde ki yenilgiyi alsan ya benden." Ardından hiç gocunmadan sevdim, savaş yanlısı saçlarını.

Kendimden gitmiştim o an. O dik başlı, vicdansız, kalpsiz Teğmen yoktu. Bir adamın gülüşüne tonlarca kurşunu, göğsüne alacak bir adam vardı tam şu an. Burnumu o sıcak boynuna yasladım ve soludum. İşte o zaman kışıma bahar geldi. Ciğerlerimde o hafif meltem havası esti. Kulaklarımdan gitti o yalvarışlar, ellerimde çiçekler açtı. O sıcak ten ve eşsiz koku, savaş alanıma bomba gibi düştü.

"Beni almaya mı geldin?" Duyduğum ince ses ile hışımla ayrıldım. Gözleri ile bana bakarken gülmeye başladı. "Şşşt sessiz ol." Küçük kız, dirseği üzerinde yükseldi ve küçük parmaklarını saçlarıma attı. Tıpkı Taehyung'u sevdiğim gibi sevdi beni. "Seni hiç sevmediler mi? Baksana sevmeyi dahi bilmiyorsun. Ona böyle yaklaşırsan farkeder seni." Dolan gözlerim ve aralanan dudaklarım ile baktım yüzüne.

"Küçük bir kız olabilirim ama, o savaşta seni gördüm asker abi. Bunu onun bilmeye hakkı var. Senden gerçekten nefret ediyor." Anında büyük ellerimi ağzına götürdüm. "Sakın! Ölmek istemiyorsan susmak zorundasın." Kafasını yavaşça salladı. Ellerini saçlarımdan çekti. "Benden daha fazla nefret eder. Orda ki beni ona anlatırsan benden tiksinir. Yaptıklarımı bilirse, buna rağmen sustuğumu bilirse o zaman yaşatmaz beni. Sonu ne olursa olsun yakar yıkar her şeyi."

Çadırdan hızla çıktım. Göğsüm hızla inip kalkıyor, aldığım nefes yetmiyordu. Gökyüzüne çevirdim bakışlarımı. Ardımdan gelen sesleri dahi umursamadım. Karşıda ki ufukta kaybettim kendimi. Kapattım gözlerimi ve dinledim sessizliği. Sonra kapalı gözlerime bir gölge düştü. Ardından hafif esen rüzgar ile geldi kokusu burnuma. Bir kez daha düştüm dizlerimin üzerine. "Bir isteğin mi var teğmen? Hemen yerine getireyim."

Sözüm biter bitmez açtım gözlerimi. Tam karşımda alayla bakıyordu yüzüme. Bana ünlü bir şairden alıntı ile karşılık verdi. "Düşmanının tatlı sözüne aldanma, balın içinde zehir olabilir demiş Sadi." Gülümsedim ve bir adım attım. Artık göz göze ve nefes nefeseydik. "Gerçek düşmandan sonsuz bir cesaret akar içinize, demiş Kafka." Benden bunu beklemediğini biliyordum. Çenesini sıktı ve derin bir nefes aldı.

"Neden burdasın Teğmen? Neden sürekli burdasın?" Gülümsedim. Nasıl olurda herkese ulaşan elim ona ulaşmazdı? "Burası benim Teğmen. Bunu tekrar hatırla olur mu? Ve sende benim olduğum yerde olduğuna göre, benimsin." Sözlerim karşısında dişlerini sıktı ve söylendi. "Ben senin değilim! Ben sadece senin esirinim Teğmen bozuntusu! Bana sahip değilsin. Emin ol kurtulduğumda seni ben geberteceğim!" Bu hallerine bayılıyordum. Yüzümde ki alay parıltısı onu daha fazla sinirlendirdiği vakit, konuşmak için fırsat arıyordum.

"Sen hiç aşık oldun mu Teğmen Kim?" Olduğu yerde durdu. Yumruk yaptığı elleri gönlüme bir kurşun edasıyla düştü. Birine aşık olmuş muydu? Peki ben bunu duymaya hazır mıydım? Yavaşça bana döndü ve bir kez daha imkansızı çarptı suratıma. "Aşık olmak mı? Bir asker nasıl aşık olsun? Savaş, plan, kin, nefret, haksızlık içinde yaşayan bir adam nasıl aşık olsun? Ben aşık olmadım hiç Teğmen. Benim hiç yar diyebileceğim biri olmadı." Dudağıma bulaşan gülüşüm ile seslendim son kez arkasından.

"Aşksız bir yürek, çorak bir ülkedir."

Elfida ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin