7| 'Acılar içinde bir savaşı yönetmek.'

1.3K 229 214
                                    

Ellerim belimde, etrafı izlerken derin bir nefes aldım. Kendimi yorgun ve bitkin hissediyordum. Az asker, az hemşire kalmıştı bu tarafta. Özellikle kent kısım, daha durgun haldeydi. "Teğmen Kim Seokjin!" Adımı haykıran askere döndüm. Elinde ki mühürlü parşömeni uzattı bana. "General göndermiş efendim." Babamdan olduğunu duyar duymaz aldım elime.

Yavaşça yırtmadan açtım. Yazılanları tek tek okurken, içimi garip bir duygu sardı. Ben şimdi ne yapacaktım? Savaş planları yaparken aklıma bu hiç gelmemişti. General Güney kısımdan esir gönderdiğini ve orda tutmam gerektiğini yazmıştı. Kent'e katkı sağlamak için yapmış ve bir çok esir almıştı. Gözlerimi yumdum ve elimde ki parşömeni yumruklarım arasında ezdim.

"Herkesi toplayın buraya!" Sesimi duyan askerler teker teker toplandı. Elimi alnıma bastırdım. Feci bir şekilde, başım ağrıyordu. "General Güney kısmından bir çok esir gönderiyor buraya." Gözlerimi askerlerin yüzlerinde gezdirdim. Hepsini tek tek geçerken, birinde takılı kaldım. Gözlerimi yumdum ve ağzımdan çıkan her şeyin, onu bitireceğine emindim. Kim Taehyung benden nefret etmek için yaratılmıştı.

"Güney tarafından çok sayıda halk esir alınmış. Kent kısıma verilecek bir destek gibi düşünün. Nüfusumuzu artırmak ve tek başına bir ülke olabilmek için gerekli olan adımdan biri sadece." Gözlerimi bir an olsun ayırmadım gözlerinden. Başım dik, içim alev, sözlerim bir kurşun gibiydi.
"Gelecek olan esirlerin isimleri akşam olmadan elimize ulaşır. Şimdi işinizin başına dönün."

Herkes uzaklaştı etrafımızdan. Sadece o ve ben kaldık. Bana donuk bir şekilde bakıyor ve ruhsuz ifadesi içimi eritiyordu. Bazı insanlar bir kitaptır bazıları ise bir sayfa . Ben ona bir cümle olmak istedim. Ondan başkasının anlayamadığı bir cümle işte. Ama olmuyordu. Ne yüreğim, ne hedefim buna izin vermiyordu. Ardından adım adım ilerledim yanına.

Yüzüme gözlerini kısmış bakıyordu. Kurumuş ve birbirine yapışmış dudaklarını zorla ayırdı. "Bir gaflet, bin kederden beterdir Teğmen. Umarım kimse kederin olmaz." Yutkundum ve bir adım daha attım. Ben sürekli adım atacak, nefesini tenime konuk edecek ve kendimi cayır cayır yakacaktım. "Ben aşığım derken çok eskiden bahsettim Teğmen. Yıllardır birini sevmiyorum. Meraklanma sen, kimse kederim olmaz benim."

Umutsuz bir şekilde baktı ve tek bir adım daha attı. O an kalbim resmen durdu. Dudakları tam dudaklarımın önünde, nefesi ince derimi bahar şenliğine çevirirken, alanda onca askerin ortasında yakınımdaydı. "Bana bir söz söylemiştin hatırladın mı Teğmen?" Anlamazca baktım yüzüne. Nefesini solurken nasıl cevap verecektim ona? "Hatırlamıyorum."

Dudağının kenarı kıvrıldı. Dolan gözlerini gökyüzüne çevirdi. "Buraya gelme sebebim Chung-Ae seninle konuşmak istiyormuş. Biraz vaktin varsa, onunla konuş diyecektim." Kafamı yavaşça salladım. Birlikte ilerleyeceğimiz sırada, küçük erkek çocuğun sesi yankılandı alanda. Bağırışı ve dedikleri ile durduk ikimizde.

"Yazıyor yazıyor! Güney Tarafı yazıyor!"

Çocuk yanımıza geldi ve gazeteyi bana uzattı. Taehyung öylece bakarken, elinden aldım ve saçlarını okşayıp gitmesine izin verdim. Yazılanları okurken, dişlerimi sıktım. Hem kendini öldürtecek hemde amansız bir işin içine sokacaktı bizi.Yazdıklarını okuyunca anlamıştım. Gayet bilgili ve özgür bir ruhu vardı. "Ne olmuş Seokjin?" Yüzüne baktım. Merak ve endişe dolu olan çehrelerine parmaklarımı sürtmek istedim. Gazeteyi elimden aldı ve seslice okudu.

Hürriyet bomba ile parçalanabilir mi? Bir ruha kurşun işler mi? Bir fikrin önüne set çekilir mi? O fikir ki hürriyetimiz, ruhumuz. O fikir ki uyanışımız. O fikir ki vatan sevdamız. Kulakları sağır eden o sesi duydunuz mu efendiler? Sinemizde patlattıkları o bombanın sesini duydunuz mu? Kadınlarımızın, çocuklarımızın canına kastetmeye and içmiş canilerin vahşetine şahit oldunuz mu? Susalım, isyan etmeyelim istemişler ama unutmuşlar bu milletin direnişini. Kuzey General'i cevap versin sualime; hürriyet'e kurşun işler mi?

Gardenya

Gözleri ışıl ışıl izledi sayfayı. Dudaklarını mutlulukla bastırdı birbirine. Onu mutlu etmek bu kadar kolaydı işte. Vatan, hürriyet, barış ve sevgi bu adamı yapan her şeydi. Dudaklarımda ki belli belirsiz gülüşle izledim bir süre onu. "Bu kadar mutlu oldun mu cidden?" Hayretle sordum sorumu. O mutlu olacaksa, bundan sonra ben yazacaktım o yazıları.

"Oldum. Birilerinin susmaması lazım. Dünya'nın bundan haberi olması lazım. Nasıl esir aldığınızdan, katlettiğinizden hepsinden haberi olması lazım." Gururla izledim onu. Esir düşmüş bir asker için fazla cesurdu. Ardından arkamı döndüm ve ilerledim. "Hiç uslanmıyorsun Taehyung." Mırıltı gibi çıkan sesimi duyduğuna emindim. Kaşlarını çatmış ve homurdanarak ilerledi çadırına doğru.

Çadır yolu boyunca onu izledim. Saç tellerinden, gözlerine kadar ezberledim tüm mabedini. Karış karış, harf harf şiirler dizeledim zihnimde. Ah bir görse beni, ah bir bilse yıllardır içimde ki savaşı...Otların arasında oyun oynayan Chung-Ae bizi görünce durdu ve koşarak Taehyung'un bacağına sarıldı. "Teğmen geldi canım. Siz konuşun olur mu?" Masumca Taehyung'un yüzüne baktı ve kafasını sallayıp yanıma adımladı.

Bana minik ellerini uzatınca uzunca baktım eline. "Elimi tutsana asker abi." Taehyung dudaklarını birbirine bastırdı ve gülmemek için girdiği halleri içimi eritti. Sakince minik ellerini tuttum ve otların içine doğru ilerlemeye başladık. "Beni öldürecekler mi?" Sorduğu soru ile şaşkınca baktım ona. "Bu nerden çıktı şimdi?" Parmakları ile oynadı ve dolu gözleri ile bana baktı. "Siz ikiniz konuşurken duydum." Gözlerinden akan yaşlar canımı acıtmıştı.

Titreyen ellerimi zorla saçlarına bastırdım. "Bunun olmaması için Taehyung ilesin. Sana zarar gelmesin diye uğraşıyoruz." Ben onun saçlarını nasıl okşuyorsam, oda benim okşamaya başladı. "Biliyor musun? Taehyung abi, saçlarının okşanmasından çok hoşlanıyor." Yutkundum ve dudaklarımı yaladım. "Ya öyle mi? Sen okşa onun saçlarını."Ayağa kalktı ve ellerimden tuttu. "Onun anlattığı kadar kötü, benim gördüğüm kadar çaresizsin."

Ben ne dediğini sorana kadar, koşarak çadırına girdi. Orda öylece arkasından baktım. Taehyung çadırdan çıktı ve yanıma ilerledi. "Ne konuştunuz?" Derin bir nefes aldım. "İlk gün seninle konuşmalarımızı duymuş. Beni öldürecekler mi? Diye sordu." Taehyung'un düşen yüzü ile dahada mutsuz oldum. Nasıl oldu bilmiyorum ama ellerim benden bağımsız yüzüne gitti. Sıcak teni, avuç içime işledi ve alevler aldı.

Şaşkınca bana bakarken o kadar güzeldi ki... "Üzülme onu koruyacağız." Hala yüzüme kocaman gözleri ile bakarken, aniden çektim ellerimi. Tenine değer değmez çıplak ellerim sanki ateşin altında kalmış gibi irkilmeme sebep oldu. "Ben gideyim. Dikkat edin kendinize." Hızla ilerlerken seslindi ardımdan. "Teğmen! Geçen sefer yarım kalan bir cümleni tamamlayacaktım biraz önce ama hatırlamadın." Devam etmesi için bekledim. Soğuk rüzgarlar esti. Başımdan aşağı yağmurlar yağdı. Sesi şimşek gibi çaktı kulaklarımda.

"Aşksız bir yürek çorak bir ülkedir, hiçbir şey yetişmez orada. İnsanı sevmeyi bilmeyen, memleket sevmeyi nereden bilecek?"

-

Gerçek savaşta Güney kısımdan, Kuzey kısıma esir getirme olayı yoktur. Bu kısım tamamen hayal dünyamdan ve kurgudan ibarettir.
Birinci bölümde belirttiğim gibi.

Savaş tarihi, antlaşmalar, bölgeler tamamen gerçektir. Gerisi tamamen hayal dünyamdır.

Elfida ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin