BÖLÜM 12

4.6K 216 33
                                    

Merhabalar

Hikayenin ikinci kısmının ilk bölümü karşınızda, bundan sonra gerçekleşecek her şey son derece heyecan verici olacak, önden uyaralım. Keyifli okumalar...

İKİNCİ BÖLÜM

10 GÜN SONRA

Tarık

Saatlerdir elimde olan kalemi yavaşça karalama defterimin yanına bıraktım. Güneş bugün ışıklarını daha fazla kıskanıyordu sanki ya da Elçin burada olmadığı için gün bir türlü tam manasıyla aydınlanmıyordu. Elçin... Sevgilim... Bu sıfat için acele mi etmiştik? Hayır, sanmıyorum. Zira tenine dokunduğum ilk günden beri, tam tamına on gündür bu kelimeyi defalarca söylemekten ve duymaktan sıkılmamıştım ve sıkılmayacaktım da. Daha yeni başlamış olsa da ilişkimiz harika ilerliyordu ama bir eksiklik vardı, bir sorun. Bu on gün içinde sadece iki kez görüşebilmiştik. Kalbim tamamen onunla doluydu ama görmek de ihtiyaçtı. Ve ben değerli zamanımı ondan ayrı geçirmek istemiyordum. Belki de her gün gelmesini istemeliydim. Aslında... En iyisi birlikte yaşamaktı. Bulduğum harika fikrin hayali bile yüzümde gülümseme oluşturmaya yetmişti. Masadaki telefona uzandım.

"Selam güzellik!"

Gönderdiğim mesaja cevap alana kadar geçen beş saat-evet beş saat- zil sesi açık olan telefonuma bilmem kaç kez mesaj geldi mi diyerek bakmama neden olmuştu. İletişimimizin bir standartı haline gelmişti bu en başından beri, zira ondan hiçbir zaman kısa aralıklarla cevap alamamıştım. Hatta bazen günlerce yazmadığı oluyordu. Her model bu şekilde mi çalışıyordu? Oyuncuların çekimleri saatler sürüyordu evet, modeller de mi bu şekilde çalışıyordu? Neyse en azından çekimler dışında birlikte olabileceğimiz günler çok yakındaydı. Nihayet cevap gelmişti.

"Selam, nasılsın? Seni çok özledim."

Yüzümdeki gülümseme bütün yüz kaslarımı hareket ettirecek kadar büyümüştü.

"Ben de seni çok özledim, yarın gelebilir misin? Seninle konuşmak istediklerim var."

"Şimdi gelsem çok mu erken olur?"

Ha ha ha... Bu kız içimi titretiyordu.

"Geç bile kalmış olabilirsin."

Cümlemi bitirir bitirmez zil çalmaya başladı. Gelmiş miydi? Hem de bu kadar çabuk. Ben daha ortalığı bile toplamamıştım üstelik.

Masadaki birkaç kâğıdı çöpe attıktan sonra etrafıma bakındım. İflah olacak gibi değildi ortalık. Belki de çok yoğunum imajı vermek havalı olurdu. Hızlıca ikinci kez çalmakta olan kapıya yöneldim. Yüzümdeki kocaman gülümseme Seren'i görünce donuklaşmıştı. Onu beklemiyordum.

"Beni gördüğüne bu kadar sevineceğini bilsem daha önce gelirdim." dedikten sonra izin bile almadan içeriye geçti.

"Tabi müsaitim, buyur gel." dedim arkasından, cevap vermeye bile tenezzül etmeden oturdu tekli koltuğa. Dağınıklığı umursamamıştı, alışkındı evimi bu halde görmeye. Defalarca dağınık görmüştü evimi, ruh halimi... Beni sinir bozucu derecede iyi tanıyordu. Karşısındaki üçlüye oturdum. Her zamanki gibi muntazam görünüyordu. Sımsıkı topladığı sarı saçlarının tek bir teli bile düzeni bozmuyordu. Bir kadına takım elbisenin bu kadar yakışması hep tuhafıma gitmişti. Sahi bu kız günlük hayatında da hep böyle takım mı giyiyordu?

" Ee niye geldin?"

Sessizliği bilinçli olarak bölmüştüm ve sesim beklediğimden de soğuk çıkmıştı.

TUTSAKWhere stories live. Discover now