BÖLÜM 6

5.3K 289 4
                                    

Merhaba sayın okuyucular, az ses verin de sayımız belli olsun :D 

Hikaye gayet güzel devam ediyor, çok ciddi bir şekilde çalıştığımızdan emin olabilirsiniz zira bu hikaye ile ilgili güzel hayallerimiz var nice zamandır. Umarız ki sonunda bizim de hayallerimiz gerçek olur. Hep destek tam destek lütfeeeeeennn :D:D

Medya: Başrol erkeklerimiz

Biraz daha yana kayarak içeri geçebilmesi için ona yolu açtım. O ise salona gitmek yerine bana doğru bir adım atmıştı. Şimdi tam karşımda duruyordu ve yüzünde bu durumdan hiç de memnun olmadığını gösteren buruk bir ifade vardı. Az evvel birbiri ardına sıraladığı sözcüklerle adeta fırtına estiren, silahlarını(!), dudaklarını kemirmeye başladığında bakışlarımın oraya kaymasına engel olamamıştım. Mükemmel bir pembeliğe sahiptiler. Narin bir gül yaprağını anımsatıyorlardı bana. Ve ıslak! Ah Tanrım!

Dilini birkaç saniye önce eziyet ettiği yerlerde gezdirip; dudaklarına iyice kilitlenmeme sebep olduktan sonra konuşmaya başladı:

"Başlamadan bir konuyu netleştirmemiz gerekiyor. Tamam mı?"

Sesi, o an içinde bulunduğum dünyaya çok uzak bir diyardan ulaşmıştı kulaklarıma. Zira hiçbir şey görmeyecek, hiçbir şey duymayacak kadar kaptırmıştım kendimi. Ona bakarken her santimetrekaresini ezbere bildiğim sığınağımda kaybolmuş gibi hissediyordum. Gözlerim onun okyanus bakışlarına değince ve benden bir cevap beklediğini fark edince; ne için olduğu konusunda hiçbir fikrim olmamasına rağmen alelacele şekilde başımı salladım. Acaba neye onay vermiştim?

"Birlikte geçirdiğimiz süre boyunca elbiselerim hep üzerimde kalacak."

Utanarak başımı öne eğdim. Aptal kafam! Gözlerimi üzerine dikerek onu ürkütmüş olmalıydım. Artık nasıl baktıysam ona... Kız kendini emniyete alma gereği duymuştu. Durumu düzeltmek için:

"Aksi söz konusu bile olamaz zaten." diye atıldım. Üstelik cümlemi yüzüme yerleştirdiğim; güven verici olduğunu ümit ettiğim sevimli bir gülümsemeyle desteklemiştim. Bu onu rahatlatmış, tuttuğu nefesini bırakmasını sağlamıştı.

"Bunu duyduğuma ne kadar sevindiğimi tahmin bile edemezsin. Beni aradıklarında o kadar heyecanlanmıştım ki işi kabul etmeden önce çalışma koşullarını sormak aklıma bile gelmedi. Ah! Kimi kandırıyorum! Balıklama atladım resmen. Hatta aynen şu şekilde oldu. Şunu iki dakika tutabilir misin?" dedikten sonra omzundan aşağı sarkan siyah çantasını birden elime tutuşturuverdi. Ardından da sağ elini sanki telefonla konuşuyormuş gibi kulağına götürerek benim için işi kabul ettiği anı canlandırmaya başladı.

"Alo, evet benim. Tabi ki... Çok sayıda iş deneyimim oldu. Ooo! Bir sürü hem de..." Bu noktada hayali telefonunu bir süreliğine kulağından uzaklaştırıp; kısa bir açıklama yapmıştı.

"Tabi burada ölümüne sallıyorum. Sonuçta bu benim ilk ciddi işim olacak desem..." O an bakışları benimkilerle buluşunca kırdığı potu fark etti ve hemen yanımda aldı soluğu. Bu defa dibime kadar sokulmuştu. Sağ elimde tuttuğum çantasını geri alıp yere koydu önce, sonra da ellerimi avuçları arasına hapsederek:

"Lütfen... Bu aramızda kalabilir mi?" diye sordu. Ellerim yaz kış demeden her daim üşürdü. Haliyle şimdi de soğuktular. Ama onun teni sanki içerisine ateş topları yerleştirilmiş gibi fazlasıyla sıcaktı. Parmaklarıyla dokunduğu her noktayı kendi sıcaklığına bulayıp üşümekten kurtaracak kadar hem de... Asıl garip olansa sıcağa kavuşan tek yerin ellerim olmamasıydı zira kalbimin de ısındığını hissedebiliyordum. Bu tuhaftı. Hem de çok tuhaftı... Çünkü onun sıcaklığı ile tanışana dek kalbimin üşüdüğünü fark etmemiştim.

TUTSAKWhere stories live. Discover now