BÖLÜM 11,5

4.7K 221 9
                                    

Bölümler gün aşırı gelmeye başladı fark ettiyseniz. Öyleyse hızımızı kaybetmeden devam inşallah yarın yeni bir gün ve yeni bir bölümle karşınızda oluruz. Keyifli okumalar.


Erhan

Kafam düşünceler yığınına dönmüşken ben de evime döndüm. Belki sorunlarımdan biri kendiliğinden çözüme kavuşmuştu. Kim bilir belki de Seher beni evde bekliyordu. Ne olur Allah'ın öyle olsun! Anlaşılan bugün için Allah'ın sevilen kuluydum. Zira evde kimsenin olup olmadığını anlamak için çaldığım zil otomatın sesiyle cevaplandı. Kapı açılmıştı. Şükürler olsun!

Yukarı çıktığımda ise kapı eşiğinde beni bekleyen kişiyi görünce umutlarım suya düştü. Biricik(!) patronum kapıda beni bekliyordu. Yüzünde sinir bozucu bir gülümseme ile birlikte...

"Hoş... Hoş geldin Göktuğ." Merdivenleri çıkarken nefes nefeseydim. O sebeple parça parça çıkmıştı kelimeler ağzımdan.

"Asıl sen hoş geldin. Kendi evin olsa da kapıyı açan benim sonuçta. Bu da beni bir bakıma ev sahibi yapar, değil mi?"

Komik bir espri yaptığını düşünüp bir kahkaha attı. Tabi ki komik değildi ama yine de gülümsedim. Patron oydu sonuçta. Yalakalık yapmam sözleşmemde yazıyordu. "Madde 11, komik olsun olmasın her esprime gülecek!" Tabi bu Göktuğ ile benim lise yıllarıma dayanan ilk çocukluk hayallerimizi gerçeğe çevirme sözleşmesinin maddesiydi. Asıl komik olansa adamın bunu gerçekten iş sözleşmeme koydurtmuş olmasıydı. Göktuğ'un kız kardeşi az dalga geçmemişti bizimle. Kendisi hukuk okuyordu ve bize hukuku ciddiye almadığımız için kızmıştı bir de. Yaklaşık bir saat onun söylenmesini dinlemiştik. İşi bittiğinde ikimiz de bitap haldeydik. Seren ise zaferini ve haklılığını bir bardak soğuk içecek ile kutlamıştı. Düşüncelerimden sıyrılıp içeri geçtim.

"Sen sormadan söyleyeyim bugün çalışamadım. Zira bir arkadaşımla ilgili bir sorun yaşıyorum ve çıldırmak üzereydim. Hatta hala öyleyim. Çünkü kendisi bugün bana kafayı yedirtmek üzerine yemin etmiş..." Daha devam edecektim, planım bu yöndeydi lakin salondaki koltukta beni izleyen Seher'i görünce susup kalmıştım. Adeta şok olmuştum.

"Harika, senden rica ettiğim gibi hiç de abartmamışsın. Gayet sakin sakin beklemişsin beni. Sağ olasın."

Seher bunu söylerken aksine kastettiğini iyice anlamam için gözlerini devirmişti. Umursamadım. Omuzlarından tutup onu ayağa kaldırdım, ardından da sıkıca sarıldım ona.

"Şükür iyisin!"

Kıkırdadı. Sadece sesiyle değil sanki tüm bedeniyle gülümsemişti bana. Zayıf vücudu hafifçe titremişti gülerken. Seyretmesi keyif verici bir manzaraydı, itiraf etmem gerekirse. Bu kıza kızgın kalmak neden bu denli zordu ki!

"Bu kadar evham yapacağını nerden bilebilirdim ki?"

Kollarımdan kurtulunca gözlerime baktı ve:

"Sadece konuştuk. Biliyorum haber versem çok daha iyi olurdu ama her şey çok hızlı gelişti. Ben... Onun gelmesini beklemiyordum. Ben... Onu beklemiyordum."

Bu cümlede tuhaf bir şey vardı. Şaşırdığı şey baskın değil de baskını yapan kişiydi sanki...

"Bir dakika o değil de bir başkası mı gelsin istedin? O kim?"

Seher anında bakışlarını kaçırdı benden ve en nefret ettiğim o sözcükle konuyu kapatmaya çalıştı.

"Hiç... Yok bir şey..."

Yaklaşık bir saat sonra üçümüz de salondaki rahat koltuklarıma yayılmıştık. Seher elinde telefonu ile ilgilenirken biz de Göktuğ ile iş konuşmaya başlamıştık.

TUTSAKWhere stories live. Discover now