16.Bölüm: "Onu ben öldürdüm."

En başından başla
                                    

Öylesine bir orman değildi bu. Bu psikopat da öylesine bir psikopat değildi. İstediğini alana kadar yeşillerin bir kısmını yakıp yıkacak ve sona en büyüğü kalacak. Belki tüm ormanlar, tüm ağaçlar, tüm çimenler, otları bile yakacak, yıkacak, kasıp kavuracak! Sona kalan o olacak, Can... Can en büyük en yeşil, yeşilin en güzel tonunda olan son ağaç olarak kalacak. Karşısında tüm güçlere hükmedebilen bir psikopat. Ama o tek başına, o mükemmel ağaç, o yeşilin en güzel tonu tek başına...


Telaşla Furkan'a döndüm bu sefer öylesine hızlı düşüyordu ki yaşlar gözlerimden bir yangından kaçarcasına. Az önce yarış yapanlar buharlaşırken, bunlar bir göl yapmak istercesine çabalıyordu. Furkan'ın gözlerinde Murat amca öldüğünde olan üzüntüden daha fazlası vardı. Daha da fazlası. Bir o kadar da korku.

"Fu-F-Furkan yo-yoklar?" Ben hıçkırıklardan konuşamaz bir haldeyken. Öylece boş gözlerle bakarak indi arkamdaki son basamaktan, ben ona muhtaçmış gibi bakarken yanımdan geçti gitti. Şoka girmiş gibiydi, şok üzerine şok yaşıyorduk zaten.

"Can!" diye bağırdı garaj kapısının tam önünde durup. Gittiğine inanmıyordu. Bir kez daha bağırdı.

"Can!" Bir kez daha!

"Burak!"

"Can!"

"Oğlum ölürseniz sizi çok pis döverim lan! Duyuyor musunuz, beni? Siz ölürseniz, sizi çok pis döverim!"

Ben Merdivenin arkamda ki son basamağına oturmuş ne yapacağımızı düşünüp, Furkan'ı izliyordum. Gözlerim de ki yaşlar ölmek istemiyor diyordu, ama beynim dinlemiyor ölmeye zorluyordu. Furkan ellerini dua edermiş gibi, göğe kaldırdı. Açtığı ellerini sertçe kapatıp yanına sallandırdı ve hızlıca bana döndü.

"Kalk Selin! Haluk Amca'ya gidiyoruz. Kimse olmadan bir şey yapamayız bir büyüğümüzden yardım alalım. Biliyor musun evlerini veya şirketlerini? Bu saate evdelerdir herhalde?"

Biliyorum anlamında başını salladım ve hızlıca ayağa kalktım. Kalktığım gibi gözüme gelen kararma ve baş dönmesiyle elim merdivenin korkuluğunu aradı. Tutunup geri basamağa oturdum ve ellerimi yüzüme kapattım. Sanki yer ayağımın altından kayıyordu. O sırada Furkan'ın parmaklarını bileğimde hissettim.

"İyi misin Selin, adresi ver ben gideyim hemen bir taksiyle?"

"Hayır ben de geliyorum, tamam iyiyim." dedim ve tek hamlede ayağa kalktım. Furkan'la beraber iki sokak yanda ki taksi durağına koşar adımlarla ilerledik. Sırada ki taksiye bindik. Ben öne yerleştim hızlıca. Furkan arka koltuğa yerleşti. Adres bilgim olmadığı için yolu saniyesi saniyesine tarif ettim.

Evin önünde durduğumuz da aynı şekilde koşar adımlarla indik. Numarası yoktu babasının başka çaremizde yok uyuyorsa bile uyanacak. Lüks villanın kapısında ki güvenlik beni tanıdığı için girişimiz sıkıntı olmadı. Kapıya ulaştığımız da polis gibi gürültülü bir şekilde çaldık. Kapıyı ellili yaşlarda ki evin yardımcısı açtı pijamalarıyla.

"Haluk Bey'le görüşecektik." dedi Furkan.

"Geldiğinizi haber vereyim."

"Gerek yok, salonda mı?" dediğimde kadın sadece kafasını onaylar anlamında sallamakla yetindi. Hıçkırıklarım biraz olsun sakinlemişti. Salona girdiğimiz de Haluk Amca kahvesini yudumlayıp bilgisayarından bir şeyler ile ilgileniyordu.

Ayak sesimize arkasını döndü. "Hoş geldiniz çocuklar gelin. Bir problem mi var? Gecenin bu saatinde."

"Ha-Haluk Amca... Bu-Bu-" Kelimeler boğazımda düğümleniyordu.

SİL BAŞTAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin