9. Bölüm "Yeniden"

197 27 24
                                    

Yeni karakterler falan geldi çok heyecanlıyım ağağağa

§ Şarkı | Isac Danielson - Power §

John "Noluyor ya?" Diye mırıldanırken Min Jae olduğunu tahmin ettiğim kişinin cevap vermesini bekledim. O sırada yeniden yürümeye başlamıştım.

"Mia? Gerçekten bu sen misin?" diye tekrar sorduğunda heyecanla "Evet, aptal! Asıl bu...yani nasıl.."diye gevelerken sustum ve derin bir nefes aldım.

"Pekala hala yaşıyorsun ve yaşıyorum." Dediğimde güldü. "Bunu nasıl başardın? Ya da dur hala LA'de misin? Bu olanlar yani...ben...her şey çok karışık." Diyerek öfledi. İlk defa bu kadar duygu karmaşası yaşıyordu belki de.

"Hayır Sacramento'dayız...yani sanırım. Değil mi John?" Dediğimde "Evet de...Min Jae kim?" Dedi. "Ah şey, Kore'deki okulumdan bir arkadaşım. Şu anda kullandığımız uygulamayı bana öğreten kişi." Dediğimde anladığını ifaden bir ses çıkarttı.

Güçlükle sırtımdaki Ruth ile beraber yürümeye çalışırken bir yandan da kısaca Min Jae'ye durumumu anlatıyordum. O da uyunmaması gerektiğini anlamıştı. Kalın kafalıydı ama bazen insanları şaşırtabiliyordu.

"Hem biliyorsun genelde geceleri takılan bir insanım o yüzden başta uyanıktım. Ondan sonra da işte bir kaç arkadaşla FHT üzerinden konuştuk. " dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "John başka konuşma olmadığını söylemişti ama?" dediğimde John onaylayan bir ses çıkarttı. "Konuşmaları kaldırdık. Uygulama aslında çok fazla profösyonel kişi tarafından başkalarının ulaşamayacağı ya da konuşmaları ve benzeri şeylerini bulamayacağı şekilde tasarlandı. Ama ne ile karşı karşıya olduğumuzu bilmediğimiz için telaşlanıp kaldırdık. Zaten konuştuğumuz bir kaç kişi..." diye duraksadığında onu tamamladım. "Uyudular mı?"

"Evet." Dediğinde derin bir nefes alıp verdim. Ah Sam...uyuyan kekim. Düşündüğüm şeye burnumu kırıştırdım. Sırtında Ruth varken Sam'i mi düşünüyorsun yani?

Bir süre sonra yeniden Chris'in yanından geçince John'a seslendim. "John Sam'in yanına geri döndün mü? Chris hala burada haberin olsun." Dediğimde "Tamam. Zaten varmak üzereyim. Senin ne kadar kaldı?" Dediğinde biraz düşündüm. "Sanırım hala bir yarım saat veya bir saat yürüyeceğim. Hemde sırtımdaki Ruth'la." Diyip can çekişiyormuş gibi bir ses çıkarttım. John hafifçe güldü.

O sırada Min Jae'nin merak dolu sesini duydum. "Sırtındaki Ruth'la mı?" Hafifçe güldüm. "Şey evet onu bayılttım da." Dediğimde bir süre sessiz kaldı. Beynindeki çalışan çarkları duyuyordum resmen. "Uyuyan mı o?" Dediğinde onu onayladım.

Bir iki dakikalığını durup dinlendikten sonra yeniden yürümeye başladığımda John Sam'in yanına ulaştığını söyledi. "Kurşun yarasını böyle açık bırakmak saçmalık." Diye mırıldandığında "Bir şey olmaz yarım saat bile olmadı. Bu yüzden gerisi için acele etmeliyiz." Dedim. "İyi de nasıl dikiş atacağım ki ben buna?" Dediğinde derin bir nefes verdim.

Adımlarımı olabildiğince hızlandırırken John'a talimatları veriyordum. "Öncelikle yaranın etrafını pamuklu bir bezi hafifçe ıslatarak temizle. Büyük ihtimalle hala kanıyordur ama dikiş atarken sana engel olmaması lazım." Dediğimde o da sıkıntıyla nefes verdi.

"Merak etme olabildiğince çabuk geleceğim. Belki dikişi senin atmana bile gerek kalmaz." Dedim."Gerçekten mi? Lütfen acele et." Dediğinde güldüm.

Hattın ucundan hala bizi dinleyen Min Jae'ye Sam'in kim olduğunu ve genel olarak neler yaşamış olduğumuzu anlatırken bir yandan da arada susuyor ve nefesleniyordum. Sırtımda 50 kilo bir kızla hızlı hızlı yürümek kolay değildi sonuçta.

Zifiri Karanlıkta Gezinenler (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now