28. Bölüm Mitler ve Gerçekler 2

10 1 0
                                    

Hikayenin öncesinde bazı terimsel değişimler yaptım, ana kurguda bir değişiklik yok ama önceki bölümleri yine de kontrol etmenizi tavsiye ederim.

-----------------------------------

Aryan önündeki bardaktan bir yudum su içti. Etrafın aydınlığı, uykumu almış olmanın verdiği dinçlikle tüm bilinmezliklerimin giderilmesine hazırdım. Yanımda oturan Natan artık zihnimi o kadar da bulandırmıyordu. Alışmış olabilir miydim acaba?

"Buraya gelene kadar ne gördün, ne yaşadın bilmiyorum Mia. Ama bildiğin üzere, bir savaştayız."

"Evet, sadece taraflardan biri savaşmıyor. Kontrol ediliyorlar." dedim imalı bir şekilde. Sinirli değildim, ama üstlerine gitmem gerekiyordu. Beni ikna etmeye muhtaç hissediyorlardı. Belki de masum olduklarına inanmam ve kendilerini de buna inandırmak içindi. Ve köşeye sıkışmadan da gerçekleri söylemeyeceklerdi.

"Evet, maalesef." Dedi dikkatlice. "Ama işlerin bu şekilde ilerleyeceğini kimse tahmin edemezdi. Savaşlarda hepimiz bir başlangıç ararız. İki tarafı kavgaya sürükleyecek herhangi bir şey. Fakat savaşlar sandığımız kadar keskin çizgilere sahip olmayabilir."

Natan'la bakıştık. "Ne demeye çalışıyorsunuz?"

Richard göz devirdi. "Uzaylı arkadaşın sana hiçbir şey anlatmadı mı?"

Richard'ı tamamen görmemezlikten geldim. 

Aryan Richard'a uyarıcı bir bakış atarak sözüne devam etti. "Natan da biliyordur ki şu anda bulunduğumuz durumun sebebi olarak Dünya halkı gösteriliyor. Hükümetleri özellikle Vinayya halkını Dünya halkına karşı kışkırtmak için elinden geleni yapıyor."

"Peki bizim suçumuz neydi?" diye sordum. Natan pek tepki vermemişti ama Aryan'ın dediklerini belli belirsiz bir baş sallamasıyla onayladı. 

Natan ve Aryan'ın arasında kısa bir bakışma geçti.

"Aramızdaki husumetin çok eskilere dayandığını anlattılar bize hep. Düşman aileler gibi düşün." Dedi Natan.

Yüzümü buruşturdum. "Kan davası mı var arada?" dedim alayla.

Natan hafifçe sırıttı. "Evet, namus meselesi."

Başımı iki yana sallayarak nefes verir gibi güldüm.

"Aslında mutlaka bununla alakalı bir mit duymuş olmalısın. Dünya kaos ve savaş içerisindedir ve bir gün Işığın Getiricisi Nirin'e gelir, yani sizin dünyanıza. O ve çocukları size yardımcı olur ancak Niriniller Işığın Getiricisi Sirva'nın çocuklarını burada alıkoyarak ona ihanet eder. Sirva Nirin gezegenini lanetler falan filan..."

"Yani...bu bir çocuk masalı ya da halk efsanesi değil miydi?"

"Evet öyle sayılır, doğru olmayan bir çok şey var. Ama bu dünyada masal diye anlatılan şeylerde doğruluk payı da var. Mesela burasının adı neden Siskent sanıyorsun?" Diyerek bana baktı.

Bilmediğimi belli edercesine omuz silktim.

"Vinayya. Vin ; sis, ve Ayya ; ışık demek. Buranın hep sisli olmasının sebebini Sirva'nın Nirin'i lanetlediği yer olmasına bağlıyorlar. Gerçi bence coğrafi olarak sislenmeye uygun bir yer sadece ama...olayları fantastikleştirmek de halk efsanelerinin işidir işte."

Anlattığı hikayeler ilginçti, belki doğruydu. Anlattıklarını dinliyordum, duyduklarımı anlıyordum ama bir türlü mantığıma uymuyordu. Hala masal dinliyor gibiydim.

Aryan sözüne devam etti. "Tabii bu kısmın gerçekliği tartışılabilir. Kimse o dönemde yaşamıyordu ve bahsedilen dönem antik çağlar kadar eski. Vinayyiller'in eski uygarlıklardan biri olduğunu da söylüyorlar. Göklerden indiklerine inanılan, yüksek dağlarda yaşayan bir kabile ; İnka'lar mesela."

Gözüm yere dalmışken kendi kendime "Güneşin çocukları" diye mırıldandım.

Aryan bir anda "Aynen öyle!" Diye heyecanlanınca irkildim.

"Kusura bakma." Diyerek güldü. "Bu konu hakkında uzun süredir araştırma yapıyorum. İnka'lılar kendilerini Güneş'in Çocukları diye adlandırıyordu ve 'seçilmiş azınlık' olduklarını söylüyorlardı. Kısacası normal insanlardan farklıydılar, tıpkı Vinayyiller gibi. Bu da bizi İnka'lıların aslında Vinayya'dan gelenler olduğu fikrine götürüyor. Ama İnkaların yazı sistemi yoktu bu yüzden pek fazla bilgiye ulaşamadım."

"İnkalar Güney Amerika'da değil mi?" Dediğimde başını salladı.

"İyi de onlar esmer değil mi?"

Aryan gülerek başını salladı ve Natan'a baktı. "Ne kadar ırkçısın Mia."

"Hayır ama şöyle," Natan'a dönerek "kusura bakma Natan, esmerden kastım yani esmer işte bizim dünyadakiler gibi esmer. Vinayyiller daha şey, farklı." Dedim tam toparlayamayarak.

Natan 'biliyorum' der gibi başını salladı.

Richard ilk defa konuşmaya dahil olarak "Ama o zaman Vinayyillerin nasıl göründüğünü bilmiyorduk. Ayrıca İnka insanlarının da nasıl göründüğünü, en azından kabilenin ilk insanlarını, bilmiyoruz. Ve zaten bu fikir sadece bir teoriden öteye geçemedi."

İstemsizce 'Vay canına insan gibi konuşabiliyormuş.' diye geçirdim içimden. 

"Yani?" Dedim ters bir şekilde. "Tek sebep kimsenin hatırlamadığı hatta emin bile olmadığı bu efsane mi? İşlediğimizi bilmediğimiz bir suçun cezasını nı çekiyoruz?"

"Hayır, yani evet sebepler arasında bu da var. Bildiğim kadarıyla Vinayya halkı başka bir sebepleri olmasa bile bizden pek hoşlanmıyorlardı. Tabii Vinayya gezegeninden bihaber olduğumuz zamanlardan beri bu böyleymiş. Gezegeni keşfetmemiz de bir yaklaşık 30-35 yıl öncesine dayanıyor."

Richard söze devam etti. "Tabii yeni yaşanabilir gezegen bulan dünyalılar 'aman karışmayalım bari orası düzgün kalsın' dememiş. "Hadi gidip orayı da mahvedelim" demişler. Bizim duyduğumuz kadarıyla şu anda binden fazla Dünyalı insan Vinayya'da yaşıyor. Başta bir grup göndermişler gezegen keşfi için. Daha sonra gruplar arttırılmış. Vinayya filmlerde gördüğümüz gibi bizden 2000 yıl ötede bir teknolojiye falan sahip değil. Ama doğa üzerinde üstünlük kurmak yerine doğadan hiç zarar vermeden faydalanmışlar. Gezegenleri bolluk ve bereket içerisinde anlayacağın. Ve tabii ki, Dünya'da bulunmayan kaynaklara sahip bir yer."

"Bu da doğal olarak Dünyalıların ilgisini çekti." Dedi Natan. Bir şey yapmamama rağmen nedense kendimi mahcup hissediyordum.

"Bu nedenle Dünya'dan Vinayya'ya grup grup insan gönderildi. Tabii siz tek derdin oradaki yaşam kalitesinin fazla olmasından olduğunu düşünüyorsunuz. Ama bu işin ticareti yapılmaya başlandı. Vinayya Dünya'daki zenginlerin, üst sınıfların ya da her ne diyorsanız onların tatil yeri haline geldi. Zaten orada yaşamasına izin verilenler de onlardı. Sadece izin verilen insanlar oraya gönderiliyor ve amaçları oradaki Dünyalı nüfusunu arttırmaktı. Tabii Vinayya'lılar da aptal değiller, bunu fark ettiler ve Vinayya'ya Dünyalıların gidiş-gelişi kısıtlandı. Sıkı bir yönetimle artık gidiş geliş yapılabiliyordu ve orada yaşarken çocuk yapmaları yasaklandı."

Şaşkınlıkla ağzımı açıp kapadım. Söyleyecek bir şeyim yoktu. Böyle bir saçmalık olduğuna inanamıyordum.

Natan "Vinayya uzaktan gerçekten barışçıl ve hayallerin ötesinde bir evren gibi gözükür. Belki eskiden öyleydi, büyüklerimiz hep böyle masallar anlatıyorlar. Ama Vinayya ve özellikle mevcut hükümeti çok katıdır. Güçlü olduğumuz doğru ama üstünlük düşüncesini benimsemiş bir milletiz. Mutlaka bir şeyler bir şeylerden üstündür bizim oralarda. Beyazlar siyahlardan, kral soyundan gelenler sıradan halktan, yetenekleri olanlar olmayanlardan ve Vinayya gezegeni de..." dedi duraksayıp gözlerimin içine bakarak" ...tüm gezegenlerden."

Kaşlarımı çattım. Bu da ne demekti?

Açıklamaaa!!!

Vinayya gezegenin adı. Vinayyil ise Vinayyalı anlamına geliyor. Yani basitçe sondaki 'il' eki nereli olduğunu söylemek için ekleniyor. Nirin Dünya gezegenine Vinayyillerin koydukları ad. Nirinil'de Dünyalı demek oluyor yaniii.


You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 11 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Zifiri Karanlıkta Gezinenler (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now