21. Bölüm "Zaman Kapanı" (2)

130 15 38
                                    

Şarkı | Taylor Swift - Willow

(burada önerdiğim şarkıların genelde bölümle alakası yok, öylesine öneri ^^)

♤ ♤ ♤

Küçücük, karanlık su deposunda ilerleyerek ne yapmaya çalıştığımızı anlamamıştım ama daha sonra deponun arkasındaki kapıyı açtılar ve depodan çıktık. Zaten dışarı çıkacaksak niye bu daracık yerde buluşmuştuk anlamıyordum.

Vivia çatık kaşlarıma bakarak "Eugene'in burada olduğumuzu sanması için burada buluştuk. Asıl yerimizi ona gösterecek kadar aptal değiliz." Dedi.

Eh, bu hala pek açıklayıcı olmamıştı. Acaba Yule bazı askerler derken Eugene'den mi bahsetmişti? İyi de onları ispiyonlayacak bir durumdaysa neden beni bulduğu yerde vurmak yerine bana yardım etmişti ki? Bu sorgulamayı es geçtim, bizi tehlikeye atmadığı sürece o şu an kafamı kurcamalası gereken biri değildi.

Hep beraber apartmanın arkasındaki bahçede ilerledik. Ayakkabılarımızdan çıkan sesler ve paçalarımıza sıçrayan minik çamur damlaları bize eşlik ediyordu. Bir süre yürüdük, yaklaşık on dakika olmuştu sanırım. Bir sitenin içine girdik. Buradaki apartmanlar oldukça eskiydi ; upuzun, dış cephesi kirlenmiş, balkon demirleri çürümeye yüz tutmuş, bitişik yapılardı. İki birleşik apartman sağda, iki tanesi de soldaydı. Ortasında ise normal kiloda bir insanın yan döndüğü zaman ilerleyebileceği kadar dar bir boşluk vardı. Edin hariç hepsi bu boşluktan geçerken Edin eliyle geçmemi işaret etti. Dar yerlerden hiç hoşlanmasam da ben de dediğini yaparak ilerlemeye başladım. O da son kez etrafa bakındıktan sonra arkamdan gelmeye başladı.

Yüzümle duvar arasında en fazla 5 parmak boşluk vardı. Yüzüme örümcek ağı gibi bir şeylerin değdiğini hissederek kafamı hızlıca çevirdim ve o gıdıklanma hissi hapşurmama sebep oldu. Edin'in kıkırdadığını duydum. Bu dar yerden kendimi dışarı atar atmaz ona dönüp baktım. Bugün geldiğimden beri yüzünde çoğunlukla eğlenir bir ifade vardı. Çektiğim sıkıntılar epey mutlu etmişti herhalde kendisini. İçimde bakmaya devam etmek gibi bir his oluşsa da birkaç saniye ona baktıktan sonra önüme döndüm.

Apartman boşluğuna çıkmıştık, kare şeklinde çok geniş diyemeyeceğim bir alandı ve burada başkaları da vardı. Leafa ve Edin yanımda dururken Vivia ve Yule ileride duran bir grup ile konuşmaya gitmişlerdi. Edin ile aramızda geçen kısa bir bakışmadan sonra o yol göstermek adına bir adım önümde olmak üzere yürümeye başladık. Sadece Orejana'lılar değil Dünyalıların sayısı da çoktu. Bu yüzden kendimi daha rahat hissetmeye başlamıştım. Apartman boşluğunu geçip apartmanın küçük kapısından geçtik. Bu büyük ihtimalle bodrum kapısı gibi bir şeydi.

Bu kapı insanlarla dolu, hemen hemen eşyasız beyaz, lekeli duvarları olan bir alana açılıyordu. İnsan sayısının çokluğuyla afallasam da Vivia eliyle gideceğimiz yeri işaret etti. İlerleyip bir kenarda durduk. Herkes kendi arasında konuştuğu için alana bir uğultu hakimdi. Biz ise konuşmadan bekliyorduk, neyi beklediğimizi de bilmiyordum gerçi. Etrafa göz atarken kimin Orejanalı olup kimin Dünyalı olduğunu anlamanın çok kolay olduğunu fark ettim. Bizden gerçekten farklılardı.

Beyaz ve sarının tonlarında saçlar, açık renk ne renk olduğunu tam anlayamadığınız gözler, şeffafımsı beyaz bir ten. Bazılarının kulakları insanlarda pek görmeyeceğiniz biçimde uzundu. Hepsinin öyle değildi gerçi o yüzden bunun belirgin bir özellik olup olmadığını bilmiyordum. Ama yine de Orejana ırkı öyle görüp de güzelliklerinden bayılacağım bir ırk değildi. Yani demek istediğim insanlardan bir üstünlükleri yoktu. Evet farklılardı ama baktıkça gözüm alışıyor gibi hissediyordum. Edin'i gördüğümde tüm ırkın onun gibi olduğunu düşünmüştüm nedense.

Zifiri Karanlıkta Gezinenler (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now