2. Bölüm "Kan ve Yalnızlık"

539 52 130
                                    

Boş yatağa bir kaç saniye anlamsızca baktım. Gerçekten...bilmediğim bir şey mi vardı? Ruth bile çıkıp gitmişti, hem de bana haber vermeden. Üzerime bir ceket alarak ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Kapıyı kapatmadan son anda evin anahtarını almayı akıl ederek pijamamın cebine koydum. Telefonum da diğer cebimdeydi.

Otomatik lambanın yanması için elimi yukarı kaldırıp elimi havada salladım. Lamba yanınca karşı kapıya baktım. O da öylece açık bırakılmıştı. Merdivenlerden inerken tüm kapıların açık olduğunu gördükçe tedirginliğim arttı.

Dış kapıyı da açıp dışarı çıktım. Büyük topluluk bir su gibi önümden akıp gidiyordu. Donup kalmıştım. Şu an yaşananlar çok mantıksızdı. Uyuyakalıp rüya görüyor olamaz mıydım?

Başımı iki yana sallayıp şu anda her şeyin gerçek olduğuna inanıp inanmama karasızlığını es geçtim.

Önceliklerimi düşünmekle başladım. İlk olarak Ruth'u bulmalıydım. Ruth mavi bir pijama giyiyordu. Detayları düşünmeye çalıştım ama sanki aklım çalışmayı durdurmaya karar vermişti. Derin bir nefes vererek sakinleşmek için çabaladım. Sokağa doğru bakarak hakkındaki nitelikleri düşündüm.

"Mavi pijama...kahverengi saçlar...beyaz ten..."

Başka...başka ne olabilirdi ki? Derken birden aklıma geldi. Pijamasının üstünde pembe kalpler vardı. Bu karanlıkta belki dikkat çekebilirdi. Başka bir zaman olsaydı onu bu sokakta bulmam imkansızdı. Güney Koreli olduğumuz için daha çok Asyalıların yaşadığı ara sokaklardan birinde yaşıyorduk.
Ama neyse ki herkes aynı yöne gittiği için onunda aynı yoldan yürüdüğünü varsayarak kalabalığa karıştım.

İnsanlar çok yavaş yürüyordu bu yüzden bu hızla onu asla bulamayacağımı farkederek insanların arasından geçmeye başladım. Ama çok garipti. İnsanlara değiyordum. Özür diliyordum. Ama kimse tepki vermiyordu. Bir kaç seferden sonra özür dilemeyi bıraktım. Yolda ilerlerken yere düşüp sadece bayılmış olduklarını umduğum insanların olduğunu farkettim. İyi de herkes aynı hızda yürürken nasıl olup da yere düşüp bayılmışlardı?

5-10 dakikalık bu zorlu koşudan sonra böyle de yapamayacağımı farkettim. Yolun yanındaki bankı görünce sola doğru insanları iterek bankın üstüne çıktım. Yola ev kapısından başladığını düşünerek geri değil de ileriye doğru baktım. Ama buradan baktığımda insanlar çok sık olduğu için üstündeki kıyafetleri göremezdim. Bu şekilde onu ayırt etmem imkansızdı.

"Ah...keşke pijaman yerine saçların mavi olsaydı." diye mırıldandım. Çaresizlikle sokaktaki insanlara tek tek bakarken sokağın sonundaki köşeden dönen birini gördüm. Eğer gözlerim benimle oyun oynamıyorsa üstünde mavi pijama vardı. Ve sanırım pembe kalpler!

Hemen banktan atlayıp kaldırımda koşmaya başladım. Bir iki adım sonra durdum. İnsanlar kaldırımda yürümüyordu ki! Bomboştu ve ben az önce salak gibi insanların arasından yürümeye çalışmıştım. Daha sonra bu rezilliğimi hafızamın en derin köşelerine atmaya karar vererek yeniden koşmaya başladım. İleri bakarak koştuğum için ayağım büyük bir şeye takıldı ve yere yuvarlandım. Başka bir bayılmış insan daha. İyice tedirgin olmaya başlamıştım.

Köşeye vardığımda sola dönerek yavaşladım. Az önce gördüğüm Ruth benzeri kişiyi göremiyordum ama yine de etrafa bakınarak kaldırımdan yürümeye devam ettim. Biraz daha ilerlediğimizde hızlı tren durağına girmek için kullanılan merdivenlerden aşağıya inmeye başladılar. Neden oraya gidiyorlardı ki?

O sırada yeniden mavi kıyafetli birini görünce hızla insanların arasına daldım. Göğsüm daralıyormuş gibi hissediyordum. "Sosyofobinin sırası değil." diye mırıldandım kendi kendime. Merdivenleri zar zor indiğimde bir ses duydum. Bir insan sesi. Sesin geldiği yönü bulmak için durup etrafıma baktım.

Zifiri Karanlıkta Gezinenler (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now