otuz dört

6.5K 766 1.1K
                                    

"günaydın."

uyanmaya çalışırken kıpırdanan sevgilisine söylemişti hyunjin.

"sana da."

gözlerini açtığında ona yukardan bakan hyunjin'i gördü.

"ne var?"

"seni izliyordum sadece."

güneş hyunjin'in tam arkasından parladığı için yüzünü karanlık görüyordu.

"bugün işe gidecek misin?"

kafasını çekip güneşin jeongin'i ısıtmasına izin verdi. "evet ama bu sefer son kez gideceğim."

pozisyonunu değiştirip oturur hâle geldi. "istifa mı edeceksin?"

kafa salladı. "işsiz kalacağıma eminim ama o adamın iş yerinde çalışmaktansa işsiz kalmak çok daha iyi. artık kimseye zarar gelsin istemiyorum. beni işsiz de sever misin jeongin?"

kaşlarını çattı. "o nasıl laf? ben seni iş sahibi olduğun için mi seviyorum? ben elimden geleni yaparım zaten. gerekirse part-time bile çalışabilirim."

güldü. "bu kadar şirin olmana gerek yok. ben başımın çaresine bir şekilde bakarım. hadi sen aşağı in güzelim, ben de burayı düzenleyeyim. dikkatli ol ama!"

ona güzelim demesine sırıttı. "tamam sevgilim."

————————————

"işleri yine fazla aksatıyorsun."

baba diye seslenmek istemediği adam onu kendi odasına çağırdıktan sonra söylemişti bunları.

"farkındayım."

güldü. "farkında olman güzel. sana oğlum olduğun için bi' güzellik falan yapacağımı düşünmüyorsun herhalde değil mi? sana gözünün yaşına bakmayacağımı söylemiştim hwang hyunjin."

içindeki sinir yüzüne vurdu ve gülümsedi. "ağlamıyorum, gözümün yaşına istesen de bakamazsın."

"dalga mı geçiyorsun şimdi de?"

kahkaha attı. "taşşak geçiyorum."

karşısındakini kendisi kadar çok öfkelendirmişti. "hadsiz! bu dediğin ilk önce babana sonra da patronuna saygısızlıktır!"

"benim hayatımı mahvetmek saygısızlık değil oysa ki, üzgünüm efendim."

sandalyesinden kalkıp masanın önünde kasılmadan duran hyunjin'in yanına gitti.

"amacın ne? seni işten kovmamı mı istiyorsun? yoksa intihar mı edeceksin? hayattan bu kadar çabuk vazgeçeceğini düşünmemiştim. kesinlikle annenin oğlusun sen. korkak, çelimsiz, zayıf..."

yanında duran adama döndü. "o kadın sensiz ayakta durmasını çok iyi biliyor. doğrusu, kadın sen varken ayakta duramıyordu aslında. onu her zaman susturup evde durmasını sağlıyordun. elini kolunu bağlamıştın resmen kadının. senden ayrılması çok daha iyi oldu. bak, şimdi çok şirin bir dükkanı var ve kendini idare edebiliyor. senin tek yaptığın ise öz oğluna acı çektirip onu hayattan bezdirmeye çalışmak. kim daha ezik ve zayıf tartışmalı mıyız sence?"

dediği lafların altında kalmak istemedi. tekrar masasına geçti.

"korkak hyunjin'e de bir bakın, dili açılmış ve karşısında duran koskoca şirket sahibine laf yapıyor. yürek mi yedin sen?"

acımasız adamın karşısında dik durmaya devam etti. "eğer korkak ve çelimsiz isem bu tamamen senin suçun. küçükken bana baba olmanın nasıl bir şey olduğunu asla göstermedin. bana hiçbir zaman gerçek bir babaymışsın gibi davranmadın. babaların türlü zorluklardan geçip nasıl her zaman ayakta durduğunu göstermedin. bana baba olmayı öğretmedin. bu benim suçum mu yani?"

little me | hyuninWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu