otuz üç

7.6K 761 1.1K
                                    

hyunjin sürprizi hazırlamak için gittiği evden çıktığı gibi sokaklarda jeongin'i aramaya başlamıştı. eve dönerken onu hiç görememişti.

kaybolmuş yavru köpeğini arar gibi etrafa bakınıyordu ama hiçbir yerde onu bulamıyordu. mesaj atmak mantıklı olabilirdi ama hem mesajı görmesi uzun sürerdi hem de onunla yüz yüze konuşmak istiyordu.

eve geç geleceğini anlayıp onu evde beklemenin daha iyi olacağını düşündü ve dönmek üzere yön değiştirdi.

oturduğu binanın yakınındaki bomboş olan yürüyüş yolundan geri dönüyordu ki, uzaklardan bile fark edilebilen arkası dönük olan kırmızı saçlı miniğini gördü.

onu bulduğuna sevindi ve hızlı adımlarla yanına koştu. ayak seslerini duymaması için iyice yaklaştığında adımlarını yavaşlattı.

onu durdurmak ve kendisine dönmesini sağlamak için elini uzatıp omzuna dokundu.

jeongin hissettiği el ile arkasını döndüğü anda bedenini hyunjin'in kollarının arasında bulmuştu.

"ben özür dilerim jeongin. özür dilerim. özür dilerim. özür dilerim. çok özür dilerim. sana bağırmamalıydım. lütfen beni bırakma. çok üzgünüm. sana çok kötü davrandım. beni affedebilecek misin?"

karşılık olarak daha sıkı sarıldı. "daha fazla özür dileme. sana kızgın değilim."

bedenlerini ayırdı. "değil misin?"

kafasını olumlu olarak salladı. "neden kızgın olayım? yaşadığın şeyleri anlayabiliyorum. sinirliydin ve bir anda patladın. asıl ben üzgünüm, eğer üzerine çok gittiysem."

"ben... sana kimsenin kızmasına izin vermeyeceğimi söyleyip kendim kızdım. gerçekten aptal biriyim."

"değilsin! kendini daha fazla suçlama lütfen. çok üzülüyorum."

burukça gülümsedi uzun olan. "melek misin?"

"öyle miyim?"

tekrar sarıldı. hiç bırakmak istemiyordu. "öylesin... benim meleğimsin." yüzüne bakmaya çalıştı.

küçüğü bu söylediğinden fazlasıyla utanmış ve istemsiz olarak gülümsemişti.

havanın git gide karardığını bir kez daha hatırlayan hyunjin ondan ayrılmak zorunda kaldı.

"sana bir sürprizim var. gidelim mi?"

minik olan sürprizlere bayılırdı. "sürpriz mi? ne sürprizi?"

elini tuttu. "görürsün."

onu binanın önüne kadar götürdü ve bu sürede elini asla bırakmadı.

dış kapıyı anahtarla açmak için elini bıraktı. gürültülü kapı sesinden sonra demir kapıyı ittirip içeri geçtiler. tekrar parmaklarını kırmızı saçlı olanınkilere geçirdi.

asansörü çağırıp beklemeye başladı. kendini jeongin'in sevgilisiymiş gibi hissediyordu ve bu his onun için dünyanın en özel hislerinden biriydi, baba olma hissi ile beraber.

asansöre geçtiklerinde jeongin merakla olacakları bekliyordu. hyunjin kafasını başka bir yere çevirdiğinde birbirine kenetlenmiş ellere baktı. onunla el ele tutuşmak heyecanını daha da arttırıyordu.

dairelerinin bulunduğu kata geldiklerinde asansör durdu ve kapısı açıldı.

"üzerine rahat kıyafetler giy. hazır olunca kapının önüne çıkarsın."

little me | hyuninWhere stories live. Discover now