on iki

7.4K 907 1K
                                    

hyunjin

"sonunda uyudun minik kerata." uyuyan joonseo'ya son kez bakıp odasından ayrıldım. kolay kolay uyanmayacağını bildiğim için gönül rahatlığıyla dışarı çıkabilirdim.

ayakkabılarımı giyip kapıyı arkamdan çektim. okuldan henüz dönmüş olan jeongin'i gördüğümde gülümseyip selam verdim.

"merhaba jeongin!"

"merhaba hyung! işe mi gidiyorsun?"

"oh, hayır.. sadece dışarı çıkacaktım. gelmek ister misin? üzgünüm eğer seni çok sıkıyorsam, benimle gelmek istemiyorsan söyleyebilirsin. seni işlerinden alıkoymak istemem, her yere benimle geliyorsun zaten belki bu durumdan sıkılmışsındır.."

"hayır hyung! tabii ki gelirim, beni biraz bekle. duş alıp yanına geleceğim."

nefesimi rahatça verip onu bekledim. hâlâ onu çok sıktığımı düşünüyordum.

dakikalar sonra, saçları hafif ıslak, üzerinde şirin kıyafetlerle yanıma gelmişti. jeongin gerçekten çok şirindi.

asansörü çağırdığımda önce onun geçmesine izin verip, daha sonrasında kendim geçtim.

"joonseo uyuyor mu?"

"evet, hazır uyurken kaçamak yapayım dedim. her zaman nasip olmuyor."

gülüşü asansörün duvarlarında yankılanmıştı. "sen de haklısın hyung. çocuk sahibi olmak zor iş olmalı."

binadan ayrıldıktan sonra cebimden arabanın anahtarını çıkartıp otomatik açma tuşuna tıkladım. gelen şu 'fiyuk-fiyuk' sesinden sonra arabanın yanına geçtim ve kapıyı açtım, jeongin de aynısını yapmıştı.

kendimi arabaya attığımda emniyet kemerini taktım ve anahtarı yerine sokup arabayı çalıştırdım. yanımdaki de ıslak saçlarını elleriyle kurutmaya çalışıyordu.

arabayı dar yoldan ana yola kadar sürdüm. sağa sapacağım için etrafı kontrol ettim.

"okulun nasıl gidiyor? seni derslerinden almıyorum değil mi?"

"emin ol sen olmasan da sınavlara aşırı bir şekilde çalışmazdım."

güldüm. "sınavda göreceğiz, istediğin bölümü kazanamazsan bak nasıl kızıyorum sana." arabayı sürerken birkaç saniye susup tekrardan devam ettim. "harbiden, hangi bölümü istiyordun sen?"

"anaokulu öğretmenliği!!"

alaylı bir şekilde güldüm. "çocukları bu kadar sevdiğini bilmiyordum, joonseo'yu sana evlatlık vereyim istersen."

koluma vurdu. "joonseo duymasın! hyung, bu sefer cidden ağzına sıçar."

kaşlarımı çattım. "yang jeongin, ne dedin sen? çok ayıp.. hiç yakışmadı ağzına.."

sevimlice özür diledi. "özür dilerim."

"dalga geçiyorum.. kocaman çocuk oldun istediğin gibi konuş. sadece hâlâ bebekmişsin gibi hissediyorum." onunla ilk karşılaştığım zaman aklıma geldiğinde istemsizce gülümsedim. "seni ilk gördüğümde pembe saçlıydın! pespembe! pamuk şeker gibiydin."

utandığını her türlü hissetmiştim.

"jeongin yeniden saçlarını pembeye boyatmayı düşünüyor musun?"

little me | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin