17. BÖLÜM: "Mâzi"

12.9K 754 100
                                    

NOT: Eğik yazı ile yazılan yerler geçmiş zamanı anlatmaktadır.

*

Şüphesiz gökteki yıldızlar ve bu gece hilal şeklinde olmaya karar veren ay fazlasıyla rahatlatıcı görünüyordu. Çoğu zaman bu manzara dertlerini saldığı, hüzünlerini döktüğü, öfkesini kustuğu yer olurdu lakin şu an her zamankinden farklı duygular barındırıyordu içinde. Bu manzara.. İstisnasız her gece bakıştığı manzara ona hayal etmeyi öğretiyordu bu gece.

Adam hayal etmeyi denerken kadın yeniden umudu bulmuştu sanki.

Şimdi omzundaki dünyalık yükü bir köşeye bırakıp bu huzurun sahibinin omzunda dinleniyordu. Omuzumdan sarkan ele ve bedenine sarmaladığı kola şimdiden alışmıştı bile.

Düşünüyordu.. Adamı tanımadan önceki hallerini düşünüyordu. Evet tanımadan önce diyordu çünkü önceden onun hakkında hiçbir şey bilmediğini fark etmişti. Anıları arasında hatırına düşen husus ile istemsiz bir kıkırtı kaçtı dudaklarından.

Çıkardığı ses adamın dikkatini çekmiş olmalıydı ki hafifçe geriye çekilip ona baktı sorar bakışlarla. Lakin Melek ona karşılık vermeyip tekrar bir gülüş salınca "Ne hatırladı Melek hanım?" diye sordu istemsizce silemediği tebessümüyle.

Omzundaki kafasını kaldırıp ona baktı kız. "Seni düşünüyordum" diye açıkladı kısaca.

"Ben buradayım ya, neyimi düşünüyorsun?!" diye karşılık verdi adam oyuncu bir tavırla.

Manidar bir bakışla başını salladı kız sağa sola. "Öyle değil, eski hayatımızı düşünüyordum" dedi.

Ağır bir ahenkle kaşları havalanan adam "Hmm" diye bir mırıltı çıkardı. "Peki neymiş bu gülüşün sebebi geçmişten?"

Melek bir kez daha gülüşlerini tutamazken nazlı bir eda ile elini ağzına kapadı. Geri çekerken "Hatırlıyor musun, bir keresinde odunlukta bana kızmıştın. Ay ne çekinmiştim!" diyerek başladı. Ve henüz sonunu getiremeden tekrar gülmeye devam edince adamı farkında olmadan yeni bir kuyuya çekmişti sanki.

'Şimdi yanıbaşındaki seyirlik manzarayı ömür boyu tekrar tekrar izlemek vardı' diye geçiriyordu içinden. Keza öyle tatlı, öyle nazlı, öyle çekici görünüyordu ki ömrünün geri kalanını neden bu kadınla geçirmek istediğini bir kez daha anladı adam. Onun bu halleri karşısında istemsizce genişleyen gülümsemesi ile "Hani şu senin zorla kocaman bir çuvalı kaldırmaya çalıştığın zaman mı?" diye sordu ona takılarak.

🔹 GEÇMİŞ ZAMAN 🔹

"Kız çalı çırpı getirsene odunluktan Melek!"

Zeynep yengesinin sesiyle odunluğa adımladı genç kız. Buranın her daim karanlık görünmesine bir kez daha lanet ederek içeri girdi. Gözlerini kısıp aradığı şeyi bulmaya çalışırken çok geçmeden köşedeki beyaz çuvalları görünce oraya doğru yöneldi. Fakat elini attığı an fark ettiği şeyle bıkkınca bir soluk bıraktı. Bu çuvallar ağzına kadar doluydu.

Taşıyamayacağı bildiği halde denemek istedi bir kere. Kaldırmaya yeltendi lakin yapabildiği tek şey öne doğru düşürmek olmuştu. Hızla geri çekilerek çıkan toz sebebiyle öksürdü birkaç defa. Yere eğilip bir kez daha denedi ama yapamıyordu. Hırsla doğrulup belini belini ki yanına bıraktı. Onu buraya yollayan zihinlere sevgi(!) dolu sözcüklerini sıralayıp "Ne yapacağım ben şimdi?" diye mırıldandı huysuzca.

On saat uğraşsa bunu kaldıramazdı. Yorgun bir soluk bırakıp geri döndüğü an gördüğü kişiyle duraksadı yerinde. Bu komşusunun oğlu Serhat'tı.

DELİ GÖNÜLWhere stories live. Discover now