58. Bölüm "TENLERİN KEŞFİ PART/1"

81.6K 3.3K 1.7K
                                    

58. Bölüm "TENLERİN KEŞFİ"

🎼

Kırgınlıklarım da kızgınlıklarım da beni terk ediyordu. Unuttuğum, tarifi zor duygular yerleşiyordu benliğime.

O artık beni öldürmüyordu. Ben, ona ölüyordum.

Gülüşü... Kokusu... Her şeyi çok güzeldi. Sevmeyi biliyor ya da sevmeyi çabucak öğrenen çok iyi bir öğrenciydi.

Sanırım beni seviyordu. Seven insan üzmezdi. Aybars, artık beni üzmüyordu. Söz vermişti. Beni asla üzmeyeceğine dair söz vermişti. Eminim, Aybars sözünü tutardı.

Huzurlu bir kahvaltı yaptık. Oldukça huzurluydu. Sürekli gülümsedi. Beni sürekli gülüşüyle kandırdı.

Artık çatılı kaşlarıyla gün geçirmiyordu. Sanırım artık değişiyordu.

"Aybars" diye mırıldandım.

Kahvaltıdan sonra kış bahçesine çıkmıştık. Önümüzde seyirlik bir manzara vardı. Masal gibi bir evde yaşıyorduk.

Avuçlarım arasındaki kahve dolu kupayla soğuk parmak uçlarımı ısıtırken başımı Aybars'ın göğsüne yasladım. Aybars, kolunu omzuma doğru uzatmış bir elinde kahve kupasını tutarken dudaklarını hafifçe saçlarımın üzerine bastırdı.

"Efendim bebeğim."

Gülümsedim. Hafifçe kıpırdanarak alttan bakışlarımı Aybars'ın yoğunluk taşırdığı gözlerine çevirdim. Delici bakışlarıyla yüzümün her bir ayrıntısını inceliyordu. Çıplak göğsünden burnuma sızan erkeksi kokusu kalbimde küçük bir sızı oluşturdu.

Gülümsediğim anda Aybars'ın keskin bakışları hızlıca dudaklarıma kaydı.

"Dışarıya çıksak ya biraz," Dudaklarımda oyalanan bakışları, sesimin titremesine neden oluyordu. "Olmaz mı?"

Kasım ayının son günlerini yaşıyorduk. Hava oldukça soğuktu. Öyle ki kış bahçesinin etrafını saran geniş camlar dışarısının soğuğu ve evin sıcaklığı arasında sıkışmış, adeta ter döküyordu.

Tıpkı benim gibi. Aybars'ın göğsüne sıkışmış adeta ter döküyordum. Bedenimde adını bilmediğim tarif edemeyeceğim hisler oluşturuyordu.

Bakışlarını usulca dudaklarımdan ayırdı. Alt dudağını emerek seslice yutkundu. Usulca kıvranan adem elmasının ardından kuruyan dudaklarını ıslatmak ister gibi elindeki kahve kupasından bir yudum içti.

"Hava soğuk." Kara gözlerini üzerimden çekip buhar tutmuş camlara döndü. "Üşürsün, bebeğim."

"Üşümem." Uysal bir ses tonuyla ısrar ettim. Muhtemelen üşümeyecek donacaktım. Ama yine de dışarıya çıkmak istiyordum. "Hem üşürsem de çok kalmayız."

Bakışları, yüzümün her bir ayrıntısında itinayla gezindi. Derin bir nefes alıp, sıcak nefesini saç diplerime üfledikten sonra omzuma uzattığı kolunu yavaşça geriye çekti.

Bedenini ileriye doğru eğip avuçları arasında tuttuğu kahve kupasını önümüzdeki sehpanın üzerine bıraktı.

"Tamam." Masaya çarpan kahve kupasının yaydığı tok sesin ardından bedenini düzleştirip dudaklarını yeniden saç diplerime bastırdı. "Çıkalım, bebeğim."

Oturduğu yerde hafifçe yan döndü. Bir dizini yukarıya çekerek yarım bağdaş kurdu. "Zaten burada kıyafetin de yok. Birkaç parça kıyafet alır, birazda gezeriz."

ONA İNANMA Where stories live. Discover now