16. Bölüm "KURTULUŞ YOK"

107K 4.1K 871
                                    

16. Bölüm "KURTULUŞ YOK"

🎼

İçimde büyüyen kaybolmuşluk, kimsesizlik ve çaresizlik hisleri dört elle nefesimi kesmeye uğraşırken usulca soluklanmaya çalıştım.

Biliyordum benden sıkılacak ve bir gün beni kapının önüne bırakacaktı. Ömrümün sonuna kadar onun esareti altında olmayacaktım. Bildiklerim her ne kadar içimi rahatlatmak istesede, bilmediklerim de içimdeki korku alevleri sürekli harlamaya devam ediyordu.

Buna ne kadar süre daha katlanabilirdim?

Belki beni seven, değer veren bir ailem olsaydı beni bu bataklıktan çekip çıkarırdı ya da ben, varolan aileme hiç sahip olmasaydım bu bataklığa düşmezdim... Suç kimdeydi bilmiyorum... Bu evde kaç gün, kaç hafta, kaç ay ya da kaç yıl kalacağım bilmiyorum... Kurtuluş gününe kadar dayanabilecek miyim bilmiyorum... Benden kurtulmak istediği zaman, kendime yeni bir düzen kurabilecek miyim bilmiyordum...

Gözyaşlarım yanaklarımda derin yara izleri açmadan, gururum bedenimi terketmeden, sessiz çığlıklarım kulaklarımı sağır etmeden kurtulabilecek miyim?

Sadece kalın camların ardından izleme iznim olan güneş bile kara bulutların ardına saklanmış, haince yüzüme gülerken çaresizce gözyaşlarımın yanaklarımdan süzülüşüne şahitlik ettim.

Gece gökyüzünden silinmiş ama bana yine kara bir günü bırakmıştı...

"Seni mi bekleyeceğim akşama kadar!?"

Ben onu ne görmeye ne de sesini duymaya tahammül edemezken o, kulaklarımı delip geçmek ister gibi sesini daha da yükseltti.

"Kime diyorum lan! Kalksana!"

"Yemeyeceğim."

Midemdeki doluluk hissi, boğazımdaki sızıyla uyum içindeyken en son düşüneceğim şey bile değildi, yemek yemek.

"Açlıktan ölmeyi bekliyorsan," dedi, sözleri gittikçe alay vari bir ses tonuna bürünmeye devam ederken. "O kadar şanslı olacağını sanmıyorum."

Burukça gülümsedim. Ben şansın varlığından haberdar dâhi değildim.

"Biliyorum."

"Bir sikim bildiğin yok! Kalk yemeğini ye, açlıktan bayılırsan..."

"Ne yaparsın?" Diye kestim sözlerini. "Yine ellerini boğazıma mı sararsın, yoksa bu sefer de döver misin?"

Bana olan tek cevabı boynunu öfkeyle germesi ve ters ters gözlerimin içine olan bakışlarıydı.

Fırtına öncesi sessizlik denen bu süreç tüm gücüyle varlığını korurken cama çarpan yağmur damlalarıyla yarışa giren gözyaşlarım umarsızca akmaya devam etti.

Ellerimi çıplak bacaklarıma sarmış, oturduğum tekli koltuk üzerinde camdan dışarıyı seyrederken yine izinsizce dudaklarımdan doldu taştı en güzel kaçışım, en güzel kurtuluşum, en güzel huzurum. Belki de Tanrı'nın yarattığı en güzel şeydi şarkılar ama şu an için tam anlamıyla fırtına koparacaktılar.

ONA İNANMA Where stories live. Discover now