5.Bölüm: "Kahverengi Mucizeler."

11.5K 1.5K 2.1K
                                    

Yukarıdaki müziği açalım, ışıklarımızı kapatalım ve perdelerimizi açıp, camın kenarına geçelim.

Unutmayın biz "Gökyüzüne sığınacağız."

Hepimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramını en içten dileklerimle kutluyorum.

Hayırlı Ramazanlar diliyorum.

Fazla uzatmayacağım ve sizi 23 Nisan'a özel uzun bir bölümle baş başa bırakıyorum YILDIZLARIM.🔮

OY VERMEYİ VE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYALIM 💙

İyi okumalar, beyler ve prensesler.

***

Sabah güneş ışıklarının ve hafif esintinin yüzümü okşamasıyla göz kapaklarımı yavaşça açtım. Biraz üşümüştüm. İçim ürperiyordu. Ağır ağır doğruldum.
Camın önünde, annemin çizdiğim o güzel portresinin karşısında uyuyakalmıştım. Her yerimin tutulduğunu hisseder gibiydim. Anlaşılan zor bir gece geçirmiştim.

Telefonumu nereye koyduğumu hatırlamadığımdan odamda arama başladım. O sırada gözüm masamın üzerindeki saate kaydı. Saat 10:26'ydı ve okula geç kalmıştım. Kendimi pek de iyi hissetmiyordum zaten. Acaba gitmesem mi?

Telefonumu dağılmış yatağımın üstünde, yorganımın altında buldum ve elime aldım. Tam yatağımın üzerine oturmamla birlikte duyduğum sesle tekrar ayağa hopladım. Camımdan tık tık sesler geliyordu. Biri bir şeyler atıyor olmalıydı. Ama neden? Hemen cama yaklaşıp açtım ve aşağıda Burak'ı gördüm. Garaj kapısının önünde duran, mavi bir Mercedes'e yaslanmış camıma doğru bakıyordu. Tabii bir yandan da sırıtıyordu.

Bizim garaj kapısının önünde durduğuna ve bizim de böyle bir arabamız olmadığına göre, Burak'ın arabası olmalıydı.

"Hadi yeni, iki dersi kaçırdın bile! İlk haftadan böyle olmaz ki." dedi sırıtarak.

"Sana evimin adresini söylediğimi hatırlamıyorum 'Moruk'."

Bir anda daha çok keyiflenerek gülmeye başladı. Rahat duyayım diye biraz da sesli konuşuyordu.

"Söylemedin zaten 'yeni'."

Yeni kelimesine özellikle baskı yapıyordu. Ben söylememiş olmama rağmen evimin adresini biliyor olması ve bir de camıma taş atması onun hakkında bilmediğim çok daha farklı şeyler olduğunun bir kanıtı olmalıydı sanırım.

Anlamamış bir şekilde ona bakarken daha çok keyiflendi ve dudağı hafifçe yukarı doğru kıvrıldı. Beni böyle şaşırmış görmek onu keyiflendiriyordu anlaşılan.

"Ee hadi ne duruyorsun! Gelsene aşağı, saatlerce seni bekleyemem."

"Hâlâ sorumun cevabını alamadım?" dedim.

"Eğer aşağı gelirsen yolda anlatırım."

Başımı onay verircesine yukarı aşağı salladıktan sonra camı kapatıp içeri geçtim.
Sürgülü dolabımın karşısına geçtim, her zamanki gibi siyah bir kot ve siyah bir t-shirt çıkardım. Sürekli içimden siyah giyinmek geliyordu. Bence fena da durmuyor yani. Neden olmasın?
Daha fazla bekletmemek için çıkardıklarımı üzerime aceleyle geçirdim. Odam darmadağındı. Yine toparlamadan odamdan çıktım.

Çantama bir defter ve boş derslerde üniversite sınavına hazırlanmak için bir test kitabı koymuştum. Ne olur ne olmaz. Yanımda dursun.

Hafif koşuşturan bir edayla aşağıya indim. Merdivenlerden inerken haftada birkaç kez eve temizliğe gelen Nursena ablayla karşılaştık. Bugün geleceğinden haberim yoktu.

SİL BAŞTAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin