17

2.3K 223 136
                                    

Hanji bir süre bana izin vermişti. 'Gez, toz; kafanı dağıt.' demişti.

Ah, bu arada Eren'in gitmesinin üzerinden 2 yıl geçti, umarım iyidir...

Her şey bir anda gelişmişti, ben bile farkına varamazken, başkalarının fark etmesini bekleyemezdim.

Az önce evden çıkmıştım, hava almak istediğimden araba ile değil yürüyerek gidecektim. Kendimi oldukça toparladığımı düşünüyordum, fakat Hanji sanki bana muhtaç bir çocukmuşum gibi davranıyordu.

'Hayır, bana bu şekilde davranması oldukça saçma.'

Tch, kızacağımı biliyordu, ki kızıyordum zaten. O ise gülerek geçiştiriyordu.

Şu anda oldukça kalabalık bir caddede yürüyordum, herkes birbirine karışmıştı resmen.

Kalabalık ortamlardan hoşlanmazdım, bu yüzden bu lanet yerden bir an önce sıyrılmam gerekiyordu. Yolda yürümeye devam ederken kolumdan çekilerek, arkama döndürüldüm.

Üzerinde gri kapüşonlu olan, uzun boylu birisiydi. Biri ile karıştırmış olmalıydı. Fakat kolumu kırarcasına sıkıyordu, sanki gitmemi istemiyormuş gibi. Bu kişiyi daha önce hiç görmemiştim.

Sanırım...

Eğik olan kafasın kaldırıp bana baktığında, gözlerimi irileştirmeme engel olamamıştım. Bu, oydu...

~

Sessizce homurdandı daha genç olan.

"Ha? Niye geldin ki sen?"

Muzipçe güldü adam.

"Levi'ın yapamadığı şeyi yapmak için tabi ki."

Tekrar sessizce homurdanıp küfürler savurdu etrafa. Ne hakla böyle bir şey diyebilirdi?

"Ne zaman başlamak istersin? Tedaviye?"

Avucunu yanağından çekerek gözlerini karşısında ki sarışın adama dikti.

"Sen ne zaman geberirsen, o zaman."

Karşısında ki adam gülüp, suratına yumruğu geçirdi. O ise yere düşmüştü.

"Lütfen, önce sen."

Sarışın, yerde yatan adamına karnına bir tekme geçirdi. Daha sonra yere eğilerek yakasından tuttu ve tekrar yumruk attı. Onu yere atarak orayı terk etti.

Acı tüm vücuduna yayılmıştı. Burnu kanıyordu ve tüm kemikleri sızlıyordu. Acının verdiği yanma hissiyle sessizce inledi.

Gülmeye başlamıştı. Ne olursa olsun, bu lanet yerden çıkacaktı.

Fazla gülmüştü, ciğerleri yerinde patlarcasına sıkıştı. Öksürmeye başladı bu sefer de. Boğazını zorlayarak ağzını araladı.

"L-lanet olsun.. Zeke.."

Sonrası ise oldukça bulanıktı.

Uyandığında aynı hâldeydi. Yerdeydi ve üzeri kan içindeydi.

Ayağa kalkmaya çalıştığında bacaklarının titrediğini fark etti. Yanındaki masadan destek alarak ayağa kalktı ve yatağa oturdu.

Az sonra kapı açılmıştı. İçeri uzun boylu, kısa saçları ve koyu gözleri olan bir kadın girmişti. Adam hemen tanımıştı onu.

"Tanrım, yüzüne ne oldu?"

Daha sonra ifadesini düzleştirerek ekledi.

"Zeke mi?"

Evet anlamında kafasını salladı adam.

Kadın kollarını iki yana açarak gülümsedi.

"İstediğini yapabileceğimi biliyorsun. Buraya bu yüzden geldim."

Adam güldü.

"Ne isteyeceğimi çok iyi biliyorsun."

~

Konuşacağım sırada işaret parmağını "Sus" anlamında dudağıma koydu. Daha sonra kalabalıktan uzak bir ara sokağa çekti beni.

Etrafta birisi var mı diye kontrol ettikten sonra yanıma gelip şapkasını açtı. Beni duvarla arasına aldı.

"Sizi buldum, doktor."

Umutsuz Vaka | Ereri ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin