2.Bölüm : "Gökyüzüne sığınırız."

14.6K 2K 2.7K
                                    

Merhaba baylar ve prensesler 🥰

Bu bölümü daha çok seveceğinize inanıyorum.

Bölümde yeni karakterler tanıyacağız ve bölüm sonunda bunların tanıtımları olacak.

ŞİMDİ ÇOK UZATMAYACAĞIM. Sizi Can ve Selin ile baş başa bırakıyorum 💙

Yukarıdaki müziği açalım , ışıklarımızı kapatalım ve perdelerimizi açıp, camın kenarına geçelim.

Unutmayın biz " Gökyüzüne sığınacağız ."

OY VERMEYİ VE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYALIM 💙

***

Üçüncü katta olduğunu öğrendiğim "12/D" sınıfıma doğru çıkmaya başladım. Ağır adımlarla ilerledim. Üçüncü kata ulaştığımda, gözüm kapıların üzerinde "12/D" yazısını arıyodu. Tüm koridoru gezdim. Koridorun en sonunda. Orada. "Evet sonunda buldum." diye mırıldandım kendi kendime. Sınıfa tereddütlü ve çekingen adımlarla girdikten sonra en arka köşe, kapı kenarına doğru ilerledim. Kimse oturmadığı için rahat bir şekilde oturdum, kulaklığımı çıkardım ve telefonuma taktım. Ardından playlistime girerek rastgele bir şarkıyı oynattım.

"İkiye On Kala – Koptu İpim Düşüyorum." çalıyordu kulaklarımda. Cebimden çıkardığım boş bir not defterine bir şeyler karalamaya başladım.

Resim yapmaya bayılıyordum ve bu müzikle karışınca enfes bir şeye dönüşüyordu. Sanırım benim de zaafım müzik ve resimdi.

Omzuma dokunan el ile bir anda irkildim. Karşımda duran 1.80 boylarındaki, sarışın, mavi gözlü çocuk "Oturabilir miyim ?" diye sordu. Önce kaşlarım çatık bir şekilde tepki vermedim.

Bu güne kadar biriyle beraber oturmamıştım ve bu saatten sonra da oturmak istemiyordum. Açıkcası rahatsız oluyordum, mağarama birinin girmesinden.

Hızlıca etrafı süzüp, başka oturacak yer olmadığına kanaat getirdikten sonra, mecbur kalarak "Tabii, otur." dedim. 12. Sınıfa giden bir öğrenciye göre fazla içine kapanık, çekingen biriydim. Herkesin konuştuğu, dertleştiği en az bir kişi vardır hayatında. Benimki de kağıt ve kalemdi işte.

"Ben Burak bu arada. Sen de bu okula yeni gelmiş olmalısın, daha önce gördüğümü hatırlamıyorum."

Yeni gelmiş olmasam da, kabuğumdan çıkmadığım için görebileceğini sanmıyordum zaten. Çok konuşkan ve insanlarla içli dışlı olabilen bir insan değilim. Kendi kendime kalmayı daha çok seviyorum. Belki buna alıştığım içindir, bilemiyorum.

"Evet, yeni geldim. Ben Can." dedim fazla umursamaz ve bir o kadar da çekingen bir tavırla.

"Memnun oldum moruk."

Ne? Ne? Moruk mu? kaçıncı yüzyılda yaşıyorduk abi!Yine delinin tekine çattık ya.

  "Ben de memnun oldum, 'MORUK'." dedim baskılı bir şekilde ve dudağım hafifçe yukarı kıvrılırken dalga geçer bir tavırla.

O sırada kapı açıldı ve içeri beyaz önlüklü, 50 yaşlarında, kısa saçlı yeşil gözlü bir kadın öğretmen girdi.

"Ben Aslı Koçak çocuklar, Türk Dili Ve Edebiyatı öğretmeninizim. Bundan sonra eğer bir aksilik çıkmazsa, derslerimizi beraber işleyeceğiz. Buyrun oturabilirsiniz." ardından her birimiz sıralarımıza oturduk.

Ders başladığı için kulaklığım olmadan çizimime devam ediyordum. Kendimi öylesine çizime vermiştim ki hocayı bile duymuyordum. Burak'ın dürtmesiyle yine dikkatim dağıldı ve irkildim. Yavaşça kulağıma yaklaştı.

SİL BAŞTAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin