17

234 34 2
                                    

Çocukluğumdan beri aptal bir cesaretim vardı. Sebebi belki çocukluğumdu belki kişiliğimdi tam olarak bilemedim hiç bir zaman. Kendi kendime yetmeyi öğrendikten sonra daha doğrusu erken yaşta belirli bir olgunluk seviyesine geldiğimde hayatı çokta sallamamaya başladım. Çünkü ne kadar çabalasamda hayat kendi bildiğini okuyordu. Ağlasam, bağırırsam, etrafı kırsam ve döksem de istediğimi hiç bir zaman elde edemedim. Zaman içinde garip bir umursamazlığa bıraktı bu durum yerini. Ağlamayı kestim. Duygularım biraz daha sertleşti ve bugün ki kişi oldum. Hayat yaşanmaya değerdi. Neden bir gün daha fazla ağlamalıydım ki? Geçmişte deşilmemesi gereken yaralara sahip olduğum doğruydu. Ne yazık ki hâlâ aklıma geldikçe gözlerimi dolduruyordu. Ama onları derinlere gömüp bir şekilde yaşamam gerekliydi işte. Bu umursamaz yolu tercih ettim. O an canım ne yapmak istiyorsa onu yaptım. Hiçbir şeydende pişman olmadım. Hayat benim için böyle özgürce yaşanması gereken bir yerdi. Hep şu felsefeyle yaşadım. 'Yarınım olmayabilir. '

Başımı belaya sokmaktan korkan bir çocuk olmadım hiçbir zaman. Üzerimde baskı kurmaya çalışan ailemden en fazla azarı canım istediği için yaptığım şeylerden yedim. Defalarca karakola düşmekten kurtuldum. Aileme karşı bir baş kaldırıştı bu. Benim yaramazlıklarımla uğraşıp yorulsunlar istedim. Kişiliğimde yarattığım bu değişiklik onlardan intikam alma şeklimdi. Daha sonra kişiliğim oldu. Böyle yaşamak hoşuma gitti. Üniversiteye geçtiğimde biraz daha dingin bir hal aldım. Üniversitedeki derslerin ağırlığından kendime zaman ayırmaya fırsat bile bulamazdım. Eninde sonunda bende belirli kalıplar içine sıkıştırılmış okulunu okuyan o sakin kız profiline girmiştim. Jungkook ve Hye Su'yla tanışıp sevgilerini tattığımda ise huysuzluğum fazlasıyla yumuşamıştı. Azda olsa nasıl bir kişiliğe sahip olduğumu biliyorlardı ama tahmin ettiklerinden daha fazlasıydım. Durulduğumu eskisi kadar cesaretli olmadığımı düşündüğüm bir zamanda Taehyung karşıma çıkmış, kibrit ucu kadar küçük kalmış bu alevi yeniden harlamıştı. Ne olursa olsun bu kişiliğe sahiptim ben. Onunla delirmek istiyor, diğer çiftlerin kabul edemediği şeyleri çok normalmiş gibi onunla yapmak istiyordum. Bunu duvara grafiti yaptığım gün net bir şekilde anlamıştım çünkü o duvara grafiti çizip peşine polis takacak kişi kesinlikle eski Mi Sun'dı. Şimdi ki Mi Sun durduk yere bir ton işle uğraşmamak için yeltenmezdi bile bunu yapmaya. Korktuğundan değil sadece kimseyle uğraşmamak için, yorgun olduğu için. Taehyung'un elini tutupta oraya çekerken yeniden yaşamın eğlenceli tarafına geçtiğimi hissettim. Adrenalin beni çocukluğumdan beri ayakta tutan şeydi. Kaybolmaya başladığında kişiliğiminde beraberinde kaybolduğunu fark eder gibi oldum ama bunu engelleyecek hiçbir şey yapmadım.

Şimdi yeniden doğmuş gibi hissediyorum. Eski kişiliğimi özlemiş onu neden terk ettiğime bir anlam verememiştim. Bu hayatı bırakmaya başladığımda ne düşünüyordum ki? Diğer insanlar gibi bir üniversiteye gidip meslek sahibi olup, kendimce birini bulup çoluk çocuğa karışmayı filan mı? Hayır bu hayat benim için fazla sıradandı.

Taehyung ellerini birbirine vurup gözlerini genişletince Jimin kafasını geriye atarak sesli bir kahka bıraktı odaya.

"Yemin ederim Jimin kalbim yerinden çıkacak zannettim. Mi Sun beni çekmese kesin tutuklanmıştık."

Jimin neredeyse tutuklancağımız olayı dikkatle dinliyor fazlaca eğleniyordu. Arada bir donuk gözlerle Taehyung'a dalıyor ,büyük ihtimalle Taehyung'taki kişilik değişikliğini gözlemliyordu.

"Mi Sun cidden hiç öyle bir tipin yok." Diyerek yeniden güldü. Tebessüm ederek önümdeki bira şişesini dudaklarıma götürdüm. Jimin önündeki çerezlerden biraz alıp ağzına götürdü ve Taehyung gülen kısık gözleriyle beni incelemeye devam etti.

"Ee gerçekten bir kavgaya bile karışmadınız mı?" Diye sordum. Taehyung grafiti olayını anlatırken çocukken böyle şeyler yapıp yapmadıklarını sormuştum ama ikiside olumsuz cevap vermişlerdi.

"Eğlenceli bir çocukluk geçirmemişsiniz demektir bu." Diyerek ikisinin üzerinde işaret parmağımı gezdirdim. Jimin ellerini ben masumum der gibi kaldırdı.

"Ailemin hukuk şirketi var, yasaların arasında büyüdüm ben. " Gülerek ellerini indirdi. "Nasıl karakola düşecek bir şey yapabilirim ki."

Taehyung önündeki bira şişesine uzunca bir süre daldı.

"Benimde babam polisti. Jimin'den bir farkım yok. " diyerek gözlerime baktı. Taehyung hakkında öğrendiğim her bilgi beynimin gizli bir bölmesinde saklanıyordu. Babasının polis olduğunu hemen beynimin gizli bölmesine ilettim.

"Aa anlıyorum." İkiside birden durgunlaşınca ayağa kalkıp Taehyung'un yanına oturdum. "Her neyse. Eun Hee ne zaman gelecek?"

Eun Hee, Jimin, Jungkook, Hye Su, ben ve Taehyung garip bir şekilde yaklaşmış, birbiriyle kişilikleri uymayan bu altı kişi bir arkadaş grubu olmuştuk. Arada dışarı çıkıyor. Derslerden sonra evlerde vakit öldürüyorduk. Taehyung elini omzuma atıp kendine çekince göğsüne yaslandım.

"Jungkook ve Hye Su'la gelecekmiş. Gelirler birazdan." Kapı tıklatılmasının ardından Taehyung kalkmamı engelledi. Telefonla oynayan Jimin'in üstüne doğru bir yastık fırlattı.

"Kapıyı açsana. "

Jimin derin bir nefes bırakarak kapıya yöneldi.

"Bu evin sahibi Mi Sun değil mi niye ben açıyorum ya?"

Kapı açıldıktan sonra içeri Jungkook, Hye Su ve Eun Hee girdi. Hepsiyle kısaca sarıldıktan sonra ellerindeki poşetleri alıp içeri götürdüm. Daha sonra sohbete başlamış arkadaş grubuma katılırken oturacağım yeri Taehyung'un yanı olarak belirledim. Taehyung'un kolunun altına girerken Eun Hee 'uuu' gibi bir ses çıkardı.

"Sizin sevgili oluşunuz hâlâ garip geliyor. " Taehyung bu sefer eğilip benim yanımdaki yastığı alıp Eun Hee'ye doğru fırlattı.

"Sus bakalım bücür." Diğerleri gülerken Eun Hee mızmız bir surat ifadesiyle Jimin'e döndü 'Abimsin sen benim korusana beni. ' Diyerek bizi daha çok güldürdü. Biraz üniversiteden konuşup boş boş muhabbet ettikten sonra Eun Hee Taehyung'a döndü.

"Ha bu arada aklıma gelmişken oppa, bana psikoloğunun numarasını versene. "

Taehyung birden konunun neden buraya geldiğini anlamayarak rahatsızca kıpırdandı. Ben, Jimin ve Eun Hee zaten hayatı hakkında yeterince bilgiye sahiptik, Jungkook ve Hye Su'nun kendisi hakkında bir önyargıya sahip olmasını istemediğinden bir gerginlik hissetmiş olabilirdi ama Hye Su ve Jungkook bunları takacak insanlar değillerdi. Bir ara fazlasıyla uykusuzluk problemi yaşadığımda bende gitmiştim. Başta söylemek istemesemde Hye Su bir uzmanla görüşmemin iyi olduğunu hatta kendisinin konuşma ihtiyacı hissettiğinde arada, bir psikoloğa uğradığını söylemişti. Hye Su ve Jungkook şaşırma belirtisi bile göstermediğinde Taehyung biraz daha rahat bir ifade takındı.

"Neden?"

Eun Hee titrek bir nefes bıraktı.

"Bu aralar düşünecek çok fazla şeyim var. Bir uzmanla görüşmek istiyorum. "

Taehyung kafasını anlayışla sallayarak telefonunu uzattı. Yorucu ve bol sohbetli bir günü geride bıraktıktan sonra herkese veda etmiş, sevgilime bir veda öpücüğü vermiştim. Esneyerek yatağa girdim. Gözlerim uykuya direnemezken kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Just One Day || TaehyungTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon