“ Tanrı aşkına ! Luhan!”

Donkor’un gürlemesi kulaklarımı doldururken beklenti içinde yavaşça arkamı döndüm. Donkor, ardına kadar açtığı gözleriyle beni baştan aşağıya incelerken teninin siyah rengine rağmen renginin çekildiğine yemin edebilirdim.

“ Luhan… Bana bunu yapmadığını söyle ! Tüm bu... bunların gerçek olmadığını söyle ! Tanrım, sen ne yaptın, Luhan?! Baban..” Donkor’un şok içindeki ifadesine bakarken yapabildiğimin en iyi performansı göstermem gerektiğini hatırlattım kendime. Önce dudaklarım kıpırdandı ardından yavaşça gerilmeye başladı.

Gülmek, ne kadar zor olabilirdi ?

“ Gladyatör olmak için artık uygun muyum ?”
Donkor üç başım varmış gibi bakıyordu yüzüme. Bundan güç alıp güçlü bir sesle “ Ne diyorsun?” dedim.

 “ Sen delirmiş küçük bir çocuksun. Tanrı aşkına, sadece 17 yaşındasın Luhan!” Dedi Donkor yavaş yavaş şaşkınlığından sıyrılırken.

Heybemi kenara fırlatıp pozisyon aldım.

“ O halde benimle dövüş. Sana nasıl deli olduğumu kanıtlayayım. Gladyatör olabileceğimi kanıtlayayım.”

Donkor önce şaşkınca ardından kızgınca üzerimde gezdirdi bakışlarını. Beni reddetmesini bekliyordum ama yapmadı. Yumruklarını sıkıp boynunu kütürdetti.

 “ Neyin varmış göster bakalım küçük deli.” Dedi alaycı bir sesle.

Bende gösterdim. Önce öne doğru atılıp yumruğumla yüzünü hedef aldım. Ancak Donkor benim küçük yumruklarıma yakalanmayacak kadar hızlıydı.

 “ Tüm marifetin bu mu ?” dedi tekmemi çevik bir tavırla savuştururken. Hırıldayarak öne doğru atılıp ani bir hareketle dizlerimin üzerine çöküp ayağımı bacağına sarıp hızla çektim. Donkor neredeyse 2 metre boyunda ve bir dev kadar iriydi. Ama yine de çelmem onu deviremese de bir anlığına şaşırttı. İşte tek ihtiyacım buydu. Açık bacaklarının arasından kayıp yüzüme savrulan toprağı umursamadan maymun gibi sırtına atladım. Kolumu boğazına geçirip nefesini tıkarken bir yandan da baş parmağımla soluk borusuna giden damara bastırıyordum. 

Bu babamın bana öğrettiği küçük sırlardan yalnızca biriydi. Donkor nefes alma ihtiyacıyla tepinirken hırsla kollarımı çekiştiriyordu. İnsan anatomisini bilmeyebilirim. Ama soluk borusuna bastırılan bir parmağın ne kadar acı verici olduğunu tahmin edebiliyordum. Nihayet Donkor’u serbest bırakıp aşağıya atladım. Donkor önce bir iki kez öksürdü, ardından tehlikeli denecek bir yavaşlıkla arkasına döndü.

 Yumruğu şimşek hızında yüzümün yanında patlarken geriye çekilmek son anda aklıma geldi. Yanağımı ıskalayan sert yumruğun ardından işlerin ciddiye bindiğini fark edip yeniden pozisyonumu aldım. Ancak bu defaki darbeden kaçacak kadar hızlı değildim. Donkor koca yumruğu karnıma saplanırken midemin bir an için ağzımdan çıkacağını düşündüm. Histerik bir öksürük nöbetine kapılmışken Donkor’un ayaklarımı yerden kesmek için attığı tekmeden kendimi arkaya atarak kurtuldum. Midemde oluşması muhtemel çürükleri umursamadan her darbeyi savuşturuyor, kaçamadıklarımdansa ustalıkla ayağa yeniden kalkıyordum.

Cehennem SavaşlarıWhere stories live. Discover now