1. Bölüm : TUTSAK

Start from the beginning
                                    

Hayır, seven sevdiğine inanırdı! Ama o? Arkamdan bile gelmek istemedi...

O kadar mı değersizdim? Nasıl inanmadı bana? Ben onun en iyi dostuydum!

Parktaki banka varıp oturdum ve gözlerimi sildim. Soğuktan donan parmaklarımı ellerimi ellerime sürterek ısıtmaya çalıştım. Buralar aslında çok ışsızdı. Normalde korkardım ama şimdi bana ne oldu bilmiyorum...

Belki sinirim ve üzüntüm korkumu geçmişti.

Çok karanlık ve sessizdi. Bu karanlığın içinde birkaç dakika geçirerek zihnimdeki olumsuzluklarla boğuştum.

Tabii ki zihnimdeki olumsuzluklarla baş edemeyip pes ettim ve akan gözyaşımı sildim.

Artık eve dönmem gerekiyordu. Yorgun bi şekilde kalkıp yürümeye başladım. Sokak sokak, binaları geçerek yalnızca yürüyordum. Kollarımı göğüsümde birleştirmiş, ıslak gözlerim ile gecenin bi vakti sokakta bilmediğim yerlere yürüyordum. Düşüncelerimden kopmamı sağlayan ise birisinin yüksek ses ile bağırışıydı.

Sokağın sağ tarafına döndüğümde hiçbir şey göremedim.

O an sordum kendime; Neden bana denk gelmek zorundaydı böyle şeyler? Böyle şeyleri hiçbir zaman göremiyordum, kaldıramıyordum.

Bu yetmedi silah sesi bile duydum.

Tüm vücudum uyuşmuş ellerim korkudan titrerken anladım ki; Derhal buradan kaçmak zorundaydım!

Sonra hiç beklemediğim bir şey oldu. Uzakta bir yerlerde görüş açıma giren siyah giyinimli bir adamın gözleri üzerimde durdu.

Siktir kızım! Kaç!

Arkamı dönüp panikle koşmaya başladım. Hani filmlerde olur ya, ama bu çok daha felaketti. Korku tüm bedenimi esir almıştı. Arkamdan koştuğuna emindim ama fazla arkadaydı ve ben o görmeden başka bir sokağa sapmış, bir binanın arkasına saklanmıştım. Panikle telefonumu aldım ve polisin numarasını çevirdim. Bunu yapmasam vicdanım el vermezdi. Bir cinayete tanık olmuştum!

İçimdeki korkuyu dile dökemezdim! Kafamı arkasında sakladığım duvardan biraz çıkarınca arkamdan güçlü eller ağzımı ve belimi tuttu. Çığlık atmaya başladım ama beni duyan kimse yoktu.

„Sen polisi mi aradın lan?" diye konuştu dişlerinin arasından. Debelenmeye devam ederken elini ısırdım. Tanımadığım adam acıdan bağırarak geri çekildiğinde tüm gücümle bacağına bir tekme attım ve koşmaya başladım.

Nefes nefese koşuyordum. Hayatımda hiçbir zaman bu kadar çabuk koşmamıştım halbuki. Arkamı dönüp baktığımda hiç kimse yoktu.

Garip.

Tam önüme dönecekken sert bir bedene çarpıp yere düşmem bir oldu. Ah, bir bu eksikti zaten!

Yüzümü acı ile buruşturup bacağımı tutup, kafamı kaldırıp, çarptığım kişiye baktım.

Kahverengi ve dağınık saçları vardı fakat bakımlı görünüyordu, kahverengiye giden ela gözleri vardı ve boyu oldukça uzundu. Dikkat çeken yakışıklı bir adamdı fakat şu an ki derdim bu değildi.

Kaşlarını çatıp, „İyi misin?" diye sordu ve bana elini uzattı. Bacağım gerçekten incinmişti. Ona bir süre baktıktan sonra çekinerek elini tuttum ve ayağa kalktım.

Mahkumiyet (+18)Where stories live. Discover now