1. Bölüm

7.4K 424 24
                                    

Yazar; Özge Meral

“ Luhan!” Bariton ses gittikçe yaklaşırken saklandığım yere daha da sindim. Üzerinde durduğum dal parçası ağırlığıma aldırış etmiyormuş gibi dursa da yanlış yapılacak bir hareketin uyuyan devi uyandıracağının farkındaydım.

“ Luhaaaan !” Ses şimdi çok daha yakından, üzerinde bulunduğum ağacın yalnızca birkaç metre ötesinden geliyordu. Ağırlığımı dengelemeye çalışıp yavaşça ayaklarımın üzerinde doğruldum. Siyah yelelerin arasına karışmış gri tonlar güneşle birlikte görüş alanıma girdiğinde nefesimi tutup doğru anın gelmesini bekledim. Adam üzerinde durduğum ayağa yavaşça yaklaşmaya başladı.

Şimdi tam altımdaydı. Fazla düşünmeden ince dalın üzerinde hafifçe yaylandım ve kendimi boşluğa bıraktım. Düşüşümü yavaşlatmak adına havada hafifçe kavis çizerken bedenime sıkıca yapıştırdığım bacaklarımı ayırıp sersemletici bir darbeyle adamın sırtına saplandım.

Kollarımı hızla kalın boyna dolarken nefes nefese kalmış bedenimden boğuk kıkırtılar yükseliyordu.

Kahkahalarımın arasından “ Ben kazandım !” diye şakıdım.

Babam boğazından yükselen  hafif kahkahasıyla yüzünü kapatan saçlarımı iteleyip çevik bir hareketle bedenimi öne doğru savurdu. Ona aynı çeviklikle karşılık verip çıplak ayaklarımla toprak zemine indim. Saçlarımı savurup kollarımı göğsümde birleştirdim.

“ Kabul et, baba. Artık yaşlanıyorsun.” Babam siyah gözlerinde parıldayan şeytani bir bakışla gözlerime baktı. Ardından şimşek hızıyla hareket eden bedenini ve dizlerimin arkasına denk gelen darbeyi zorlukla fark ettim. Nihayet gözlerimi açtığımda tepetaklak  bir halde yerdeydim.

Çatık kaşlarımla üzerimde dikilip arsızca sırıtan adama dilimi çıkarma dürtüsüyle savaşırken   “ Hile yaptın”  diye mırıldandım.

Babam ellerini ceplerine sokup yanımdan uzaklaşırken “ Kaybedenler her zaman mızmızlanır” dedi.

Hışımla doğrulup ağzımdan dökülen savaş narasıyla babamın sırtına atladım. Babam saçlarında dolaşan gri tonlara ters düşecek bir çeviklikle eğilip sırtına atlayacak bedenimi savuşturdu. Toprak zemin beni bir kez daha kucaklarken içimden küfrediyordum.

Babam ağaç dalları ve yapraklarla doluşmuş saçlarımı karıştırıp, burnumun ucunu hafifçe sıktı.

“ Rövanş.” Dedim homurtuyla.

Babam yele gibi uzun saçlarını savurup “ Hiç uslanmayacaksın” diye mırıldandı.

Kahkaham ormanda çınlarken pelerin gibi savrulan saçlarımla ormanın içine karıştım yeniden. Babamın beni bulacağını biliyordum. 

Babam beni her zaman bulurdu.

****

Sesler ve görüntüler. Zihnimde dönüp duran girdabın üzerine bir de etrafımdakiler eklenmişti.

“ Hala konuşmuyor mu?” dedi adam neredeyse üzgün diyeceğim bir tonla.

“ Tek bir kelime dahi etmedi. Tüm gün orada oturmak dışında hiçbir şey yapmıyor.” Bu defaki ses çok daha üzgün çok daha endişeli gibiydi. Onlara beni sadece yalnız bırakmalarını söylemek istiyordum ama konuşmak, kelimelere ulaşmak asırlarca uzak gibi geliyordu. Dudaklarım sözsüz bir mühürle kapanmıştı sanki. Başımı kırdığım dizlerimin üzerine bıraktım. Gözlerim önümde uzanan ormanı izlerken anılar birer birer zihnimi işgal ediyordu. Bedenim öylesine yorgun, öylesine bitkindi ki, değil konuşmak, hareket dahi etmek istemiyordum. Artık yaşayıp yaşamamamın ne önemi vardı ? Tüm hayatımı, her şeyimi kaybetmişken nefes almamın ne anlamı vardı ?

Cehennem SavaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin