bölüm 34.

2.3K 115 64
                                    

Ufukun dediği cümleler kafamda dönüp dururken neyin ne olduğunu anlamaya çalış0ıyordum.
Bu bir rüya mıydı? Yoksa kafamda kurduğum hayal mi? Gerçek olma ihtimalini aklıma bile getiremiyordum. Çünki Ufuk bu yani. Ufuk bildiğimiz daş gibi olan okyanus mavisi gözleri olan. İki kocaman tepsi Antep baklavası olan Ufuk bu.
Kalkıp bana gülüşümü üstelik masum gülüşümü sevdiğini söyleyecek değil demi?
Heh hiç yani alemsiniz valla.

"Lan kızım kime diyorum daldın gittin."
Halenin sesi ve yüzümün üstünde salladığı eli sayesinde kendime geldim. Elimde kalan Yarım ısırılmış poğaçayı tepsiye geri bıraktım.

"He noldu? Hadi odama çıkalım üstümü değişecem. Sonra da kızların yanına gideriz. dedikodu yığını oluştu kızım hadi." Elinden tuttuktan sonra Haleyi sürükleyerek odama çıkardım.
"Ne çekiştiriyon lan poğaçayı da boğazıma diktin ursupu kılıklı."

Haleyi içeri atıp kapıyı kitledim. Ne olacağı belli mi olur ayol?

"Ouu kapıda kitlendi. Irzıma mı geçecen lan azgın ergen." elleriyle kendini sararak konuştuğunda kıkırdadım.
"He tecavüzcü Coşkun amca bizim uzaktan akrabamız kızım" Bir yandan Haleyle taşak geçerken diğer yandan üstüme giyecek birşeyler arıyordum.
"O zaman ben hazırım bebek. Geç bakayım şöyle. Canını yakmam söz." Elini kolunu özürlü gibi sallamaya başladığında ona tuhaf tuhaf bakmaya başladım.
"Sen mi bana kayacan ben mi sana anlamadım kızım. Hadi sus işimiz çok neden döndün ne zaman gitçen anlatçan hepsini. Düş önüme."
Yukarı çıkarken yaptığım gibi aşağı inerkenden onu sürüklemeye devam ettim.

Tam kapıdan çıkacakken hale elimi sertçe bırakdı ve mutfağa koştu. Ben mal mal ne yapıyo bu diye düşünürken ışık hızıyla geri döndü.

Kucağındaki dört poğaçadan birini bana uzattı ve eliyle taşıyamadığı için birini ağzına tıktı.
"Kızım sen özürlü müsün harbi?" "Yolluk almadan nereye gidiyon lan göz hakkıdır hadi yürü." Poposunu kıvırta kıvırta dışarı yöneldi.
"Zaten yiyip yiyip kilo almaman tüm sinirimi bozuyo. Varla yok arasındasın mavi kafa." Dedim ve mavi uzun ipek gibi olan saçını çektim. Ne şanslı kız be.
Benim gibi çarşamba cadısına benzemiyo en azından.
Hale mavi rengi o kadar çok seviyordu ki nerdeyse herşeyde kullandığı tek renkti.

"Bak yeni bi çocukla da tanıştım. Hani bizim ayşe teyze var ya kız."Dedikten sonra 'evet' demesini bekledim. Demese anlatamam ne bakıyonuz ya takıntı işte.
"He tombiş kadın." Dedi poğaçasından kocaman bir ısırık alarak.
"Heh işte onun torunuymuş. O da geçenlerde saçını maviye boyatmıştı. Şu an için mor ama." Diyip gülümsedim.
"Harbi mi la? Yakışıklı mı kız?" Soru dolu gözlerle ve ağzı dolu bir şekilde bana baktı.
"Valla benim gözümü biliyon. Bi kişide takılı kaldı. Bozuk plak gibi hep aynı kişiyi görüp duruyo. O yüzden bişi diyemem ama erkek yani."
Sohbet ederken çoktan parka varmıştık bile.
"Ha cinsiyetini çözmüşün en azından. Bi bitiremedin içindeki şu Ufuk sevdasını be kızım. Pembe dizi gibi anasını satim."
Ben boş bulduğum salıncağa anında popomu basarken Hale yanımda ki bankta oturdu. Neymiş salıncaktan nefret edermiş. Sen nasıl bir çocukluk geçirdin beğ.

Kızlara çoktan mesaj atmıştım ve bekliyorduk. Aklıma takılıp duran cümlelere bir türlü anlam veremiyordum. Düşünmekten aklımı kemirçek gibi olduğumu anladığım sırada Öyküyle Başak koştura koştura yanımıza geldi. Başak hemen yanımdaki salıncağa öyle bi oturdu ki salıncak direkleri isyan etti.

"Kız Kumsalı da gördüğüne göre artık anlat bakalım. Ne işin var burda mavili manyak." Öykünün kuzeniyle olan duygusal konuşması gözlerimi yaşartdı cidden. Çok ince çok zarif arkadaşım benim.

Hale oturduğu yerden kalktı ve belindeki çizgili gömleğin kollarını açıp tekrar önünde düğümledi. "Evet canlarım gelmemin çok özel bir sebebi var. Duyunca şok olacağınıza da eminim ayrıca." merakla ne diyecek diye beklerken yer değiştirip konuşmaya devam etti. "geldim çünki canım sıkıldı be. pazar günü dönüyorum ayrıca. Sınavım var bebekler." evet lafını bitirdikten sonra herkesin yüzünde önce şaşkınlık oluştu daha sonra Haleyi boğazlama isteği. düşündüğümde zaten bugünün Cuma günü olduğunu hatırladım. bizle taşak geçiyordu? evet kesinlikle taşak geçiyordu.

Öykü hızla ayağa kalkıp Halenin üzerine doğru koştu. "lan orsupu bişi oldu sandık mavi kafana sıçtığım. gel buraya kaçma ipne." parkın ortasında köşe kapmaca oynamalarını takmayarak salıncaktan kalktım. "Hadi ben kaçar. kalıp sizle oyun oynamak isterdim tabiki ama bu kızın yapçak işleri var." ayaklanıp parkın çıkışına yöneldiğimde arkamdan bişi demelerini bekledim ama oralı bile olmadılar. ben yine de el hareketimi çekerek oradan uzaklaştım.

•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•

"Evet şu an sana ihtiyacım var. dün Ufukla geldiğimizde neler oldu? aklında kalan neler? hepsini anlat atlamadan lütfen." dedim Olcaya bakıp suratıma buruk bi ifade yerleştirerek. dün olayların nasıl geliştiğini anlamam lazımdı.
Olcay elindeki ısırılmış pizza dilimini ağzına sokuşturarak bana döndü. "valla yinge Ufuk dün burda kalçaktı zaten bi baktım yanında sen abidik bubidik hareketler yapıyon...." lafını bölerek araya girdim. "Lan ağzın doluyken normalde konuştuğundan daha anlaşılır konuşuyon olm." pizzadan bi dilim de ben alıp Olcaya doğru bağdaş kurdum. "yinge bölüyon ama. bi sus yaf." başımı devam etmesi için salladım ve elimle ağzıma fermuar çeker gibi kapattım. "İşte sonracığıma ben odama geçtim sizde işi pişirdiniz herhalde. anlarsın hanii." yanımda duran koltuk yastığını Olcayın kafasına geçirdim. terbiyyesize bak hele. Bundan değil yardım su bile istenmez ayol. kalk kız Kumsal çözemiycen sen bu işi.

"sus bak koparırım." Olcay hızla kafasına geçirdiğim yastığı alıp önünü kapatarak gözlerini kocaman açtı.
"Kafanı lan kafanı." mal mı bu çocuk. ne yiyip ne içiyo anlamıyorum ki. "ay hoşt ulan. sevgilisi kılıklı manyak. kesçek beni kesçek. gomşulağ yitişin gomşulağ." daha fazla dayanamayarak çıkışa yöneldim Allahın malı yaf. ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Etrafımda böyle akıllı böyle zeki insanlar olduğu sürece bi bok öğrenemem ben. sıkıntıyla ofladım. önümde duran küçük taşa tekme attım. attım atmasına da taş olduğu yerde duruyo ben ise yerdeydim. beceremiyon işte Kumsal hiçbirşeyi beceremiyon. Küçük taşın yerini bile değişemiyon aferin sana.

telefonumun çaldığını yeni anlayınca kim olduğuna bakmama bile gerek yoktu. tabiki annem !

"efendim anne."

"nerdesin kız sen? eve geldim ev boş. her yeri bok götürüyo kalk gel temizlik var. eğer gelmezsen Kumsal Hanım. 1 ay evden çıkamazsın ona göre. hadi bekliyorum. kapat yedin dakkamı yedin kapat." dedikten sonra suratıma kapattı. hem kapat diyor hem de kendisi kapatıyor. Ama bu seferde eve gitmezsem cidden dediğini yapardı. Sevim Sultan o be. Ne sandınız.

Hızlı adımlarla evin yolunu tuttum ki zaten fazla da uzak sayılmazdım.

15 dakikalık hızlı yürüyüşün ardından evin önünde durduğunda soluk soluğa kalmıştım.
Yüzümün önüne düşen kıvırcık ve fazla uzun olmayan saçları bileğimdeki tokayla gelişigüzel topuz yaptım ve kapıyı oflayarak bir kaç kez tıklattım.

4.çalıştan sonra kapıyı açan Annem saçını düzenli bir şekilde toplayıp kırmızı hoş bir elbise giymişti.
Ayrıca makyaj yaptığı da gözümden kaçmıyordu.

"Anne bu ne hal? Düğün varsa benim mi haberim yok. Kız yoksa karta kaçmış Naciyeye kısmet mi çıktı? Valla oturur ağlarım kıl yumağı o be." Hızlı hızlı konuşmamın ardından annem kaş göz işareti yapıp içeri geçmemi söyledi.

Salona geçtiğimde karşımda oturan bir yerde gördüğüme emin olduğum adam ve şok olmama neden olacak, o.

İkisini bir arada üstelik bizim evin salonunda görmek iyi şeyler olacağını söylemiyordu..


Hellooooooo cağnlarııııımmm minnoşş okurlarım. Minik yazarınız döndü ayoll.

Çok heycanlandığım için bölümü üstünden geçmeden atacağım. Harf yanlışlarım olduysa affola.

Sizleri ve yazmayı o kadar çokkk özledim ki..

Umarım bölümü beğenmişsinizdir

Seviliyorsunuz♥


İlle De GıcıkUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum