37. bölüm

447 19 17
                                    

Başak..

Hale çok değerli bir hazine görmüş gibi etrafına hayranlıkla bakarken ben bir birilerine saç baş girmiş öğrencileri, hocaları şaşkınlıkla izliyordum. neredeyse okulun yarısı kantine doluşmuş ormandan yeni çıkmış hayvan sürüsü gibi bir birilerine girişmiş durumdalardı. "YEHUU!" diye bağırıp yanımdan ışık hızıyla ayrılan Hale kaşla göz arasında kavgaya karışmıştı bile. gözüm kenarda duran elinde en az onun kadar büyük olan kocaman bir pandayı sarmalamış büyük bir hüsranla kavgayı izleyen Savaşa takıldığında duraksadım. Onun burada ne işi vardı? Bana dönüp çok tatlı bir şekilde omuz silkip kafasını kaşıdı. İçimden bir ses bu olayın onunla bir ilgisi olduğunu söylüyordu. Ayrıca neden bu kadar tatlı görünüyordu len?

seri adımlarla yanına gidip şaşkınca ona bakmaya devam ettim. "Kız ne iş? ne olmuş burada böyle? bu Panda kim için? Sen mi aldın? Kime?" art arda sorduğum sorular onu afallatmış olacak ki "ha?" dedikten sonra kırmızı görmüş öküz gibi bakakaldı.

"Ne işin var burada diyorum? hayırdır? Kumsalın doğum günü de ben mi hatırlamıyorum hıı?" yoksa cidden doğum günü mü lan? e daha geçen kutlamamış mıydık? aha çok güzel fındık kadar beynim vardı o da yandı. sağ olasınız be valla.

"Şey ııığ.... bu Kumsal için değil bu şey için hani bilirsin.. Şeye aldım ben bunu hani var ya.." Elimi sallayarak ney? bakışı attım. ah benim şu bakışlarım yok mu be ehehh.

Hale kavganın arasından sıyrılıp bir birine giren mavi saçını savurdu. O da Savaşı görmüş olacak ki 33 diş sırıtarak el salladı. "heh" deyip yanımdan ayrılan Savaş Halenin tam karşısında durarak elindeki koca pandayı ona uzattı. "Benim mavi kafalım gelmiş, hoş gelmiş.." Pandayı zar zor tutan Halenin şaşırdığı çok belli oluyordu. ,Çünkü  onlar pek yakın sayılmazlardı. Neden bilmiyorum ama kırılmıştım sanki. Yani tam olarak kırılmak gibi de değil gerçi ama bu durumdan memnun olmadığımı biliyordum sadece. Çıkışa yöneldim ve hızla sınıfa girdim. Zaten ortalıkta kimse kalmamıştı. Okul mu? ring mi? belli değil anasını satayım. Zaten gereksiz yere tadım da kaçtı. Bak acıktım gene.

Kumsal..

Bir türlü doyamadım bu sürüklenmelere Ufuk hem kızgın hem masum bakışlarıyla gökyüzünü izlerken usulca yanına oturdum. kolunu başının altına koymuş bir şeyler düşünüyordu. Kafamı eğip gökyüzünden daha güzel maviye sahip olan gözlerine baktım. Bunun fırtına öncesi sessizlik olmasından korkuyordum. Üstelik tam da birbirimize açılmışken. Yani o benden hoşlanıyordu. Oha len ihihihhihihihi.

"iki dakika mutlu olmaya gelmiyor abi. Ulan ben lan ben bir kızdan hoşlandığımı dile getiriyorum, hop ibnenin biri fırlıyor ve nasıl oluyorsa üvey kardeşin olduğunu söylüyor. başlarım böyle işe. Ama hata bende buraya geleceğime kıracaktım o itin ağzını burnunu bakalım o zamanda öyle kıvırtarak bölebilecek miydi konuşmamızı?"

Deminden beri sessiz sakin gökyüzünü izleyen masum bakışlı çocuk gitti, onun yerine mahallenin deli danalar gibi dolaşan ona buna saydıran Ahmet abisi gelmişti. Ne yapacağım ben seninle sarı çaklıt?

boğazımı temizleyip bıyık altı gülerek konuştum.
"Yaw şunu ısıtıp ısıtıp söyleme abi zaten şokunu daha atlatamadım. Ayıp ayıp galpp var bende çocuk galpp."
dedim elimle kalbimi tutup salak saçma hareketler yaparak.
"abi mi? Lann.. dur sakinim.. kızım seninki kalpte bizimki çiğbörek mi anasını satayım." ayağa kalkıp elini bana uzattı. oiy düşünceli çaklıtım. tam elini tutacakken elini cebine sokup telefonunu çıkardı.
'kendin kalkabilirsin bence' bakışları atıp arkasını döndü. benden uzaklaşmaya başlayınca çığlığı bastım .
"hemen buraya gelmezsen kalkmıyorum! sabaha kadar da burda otururum haberin olsundu." dedim bağdaş kurduğum bacaklarımı açarak çimenlere vurmaya başladım.
Ufuk bana dönerek tek kaşını kaldırdı.
"keyfin bilir güzelim. hadi görüşürüz." dedi ama hâlâ bana bakıyordu.
dur bir saniye ne didi o?
güzelim mi? eheh dur sakin ol. Unutma Kumsal sen çok inatçı ve çok çok çok inatçı birisin. Bu ikisinin arasındaki farkı sadece benim gibiler anlar.

"Görüşürüz."

Bu söylediğime şaşırmış olacak ki önce bi afalladı. Daha sonra bana eliyle arkasını gösterdi.
"ben gidiyorum o zaman." dedikten sonra omuz silktim.

"Peki."

Ufukta aynen benim gibi omzunu silkti.
"Sen bilirsin birazdan burası sokak köpekleriyle dolu olacak. ve uyarayım çok hızlı koşarlar. Kaçmaya çalışsan bile yakalarlar büyük ihtimalle."

abow ne dedi lan o? köpek mi? nolacak ayol demi? Alt tarafı zararsız minicik köpekler.

"Çok hırçın ve hiçte minik olmayan köpekler bunlar."

Aklımımı okuyon çocuk napıyon anlamıyorum ki?
Yusuf Yusufçuk olsamda kımıldamadım bile.

"Sorun değil.. Korkmuyorum." dedim kollarımı göğsümde bağlayarak.
"Bak Sakar ben gelirsem çok kötü gelirim haberin olsun."
"Banane gel."

Ufuk birden hızlı olmayan ama sert adımlarla yanımda bitip beni kaldırdı. kocaman gülümseyecekken beni omzuna aldı.
"Yaw ne yapıyorsun acepp? Çocuk millet bize bakıyor indirsene lan beni."
"Ben seni uyarmıştım güzelim. sen kaşındın. Ayrıca sen başkalarının dediğini asla takmayan birisin hayırdır?"
"bunu nereden biliyorsun?"
"Sürekli yarım porsiyon şort giymenden belli." dedi ve kısa şort giydiğimi yeni farkeder gibi beni bi anda yere bıraktı. dengemi koruyamayıp düşecekken sırt çantamın kenarından tutarak düşmemi engelledi.

"Evet Sakar hanım? bu gün de eksik çıkmışsınız evden? bu şortların niye hep diğer yarısı evde unutuluyor? ha?" gözü bacaklarıma kayarken bakışlarını hızla bana çevirdi.
"Düş önüme bunların hepsi konuşulacak Sakar hanım."

önüne geçip sallana sallana yürürken yüzümde kocaman bi sırıtma vardı.
Bu durum şimdiden hoşuma gitmeye başlamıştı. Sonunda hayallerim gerçekleşiyordu. Ama içimde kötü bir hiss vardı. bunu aklımdan çıkarıp ânın tadını çıkarmaya koyuldum.

°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°

Devamsızlıklarım diz boyunu aşarken son iki derse anca yetişebilmiştik.
2.katta yollarımız ayrılırken onu hiç bırakmak istemiyordum.
dönüp Ufuk'a yavru köpek bakışları atarken onun da benden bir farkı yoktur sanıyordum ama iguana görmüş çöl faresi gibi suratıma bakıyordu.

Ona arkamı dönüp sınıfa girdiğimde boş ders olduğunu anlamam bir iki dakikamı aldı.
Ufuktan boşuna ayrılmak beni sinirlendirirken bakışlarım Mavi kafayla buluştu.

"Hale?"

"Kumsal?"

Başak'a dönüp "Başak?" Başak Öyküye dönerek "Öykü?" Öykü Haleye dönerek "Hale?" Hale bana dönerek "Kumsal?" ben Necmiye dönerek "Sümüklü?" diyince orda bizimkilerin kayış koptu.

"Evet siz benim arkamdan işler yürütürseniz bende sizin arkanızdan iş yaparım dedim ve kalktım Haleyi okula getirdim." diyen Başak'a anlamsız anlamsız bakarken bir anda Haleye dönerek ona kocaman sarıldım.
"Len sen bizim okula mı geldin sen? ablalarını ziyarete mi geldin sen yer fındığıı" diyip burnunu tutarak sağa sola salladım.

"Kızım bi çekil git. Kim kime yer fındığı diyor Allahım deliriyorum. Ayrıca mavi bebeğiniz bundan sonra bu okulda." dedi ve aşırı havalı bir şekilde göz kırptı.
Vay anasını.
Bu gün okul formunda maşallah gelen giden belli değil.

Yerime geçip bizimkilerin sohbetine daldım. ve zil çalana kadar çoğunlukla Ufukla ilgili dedikodu yaptık.

Son dersi de kazasız belasız atkatmayı başarıp toparlanarak dışarı çıktık.
Kendi kendine kırk düğüm atan kulaklığımı çözmete çalışarak söyleniyordum yine her zamanki gibi.

Bildirim sesiyle bakışlarım telefonka buluştu.

Mavi boncuğum

Akşam annenle arayı ısıtmak için sizdeyim haberin olsun.

Benn geldiiiiimmm ben geldiiiğmmmm bennnn ayolll ablanıızz.
Sınavlar bok gibi geçtiği için telefonu elime almaya gerçekten fırsatım olmadı.

Şimdi Şöyle ki yeni kitabaa başlıyoruuuumm.



İlle De GıcıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin