26. bölüm

3.3K 194 8
                                    

Yüzümdeki gülümseme yavaşça soldu. Kendimi zehirli su kanalına düşmüş gibi hissediyordum. Yavaşça Ufuk'a döndüğümde benden farksız olduğunu yüzende kırık bi gülümseme olduğunu gördüm.

"Ha ha ha. Tamam güldük eğkendik şaka yaptığınızı biliyorum beyler hadi verin vazoyu gitmemiz gerekiyor" diyen Ufuk'a baktım.
Ama bizimkilerin bakışı hiç iyi deyildi.
"Şey abi......" dedi Mert ve hızla Olcayın üzerine atladı.
"Allahın gerizekalısı sende ufacık beyin yok mu lan beynine soktuğumun" Mert söylenerek Olcaya vurduğunda Ufuk da şaka olmadığını anladı.

"Mert çekil abi" dedi Ufuk ve Merti kenara itti. Salakca sırıtan Olcay onu kurtardığını sandı ama
"Olum 7 farklı babadan 7 farklı örnek alınsa ve 7 farklı annede uygulansa , 7 farklı doğan çocuk , 7 farklı ülkede büyüse , yinede senin gibi gerizekalı , mal olamaz lan" Ufuk her zaman ki gibi konuşunca haykırmak istedim ama yerdeki vazo parçalarını görünce fikrimi değiştirdim.

"Abi ben ne bileyim. Mert tutar sandım" dedi hala sırıtarak bu çocuk cidden insanı deli ederdi.
Yana kayarak bana el salladı
"Bu arada sende hoşgeldin yenge" dedi ve tekrar Ufuk'a döndü.

Yenge.

yakışmadı değil hani.

Ufuk daha da sinirlenip bir daha üstüne yürüdü.
"Kumsal burda diye ağır bir şey söylemiyorum ama sıçtığım bokta bile senin zekandan daha çok protein vardır. Senden adam olursa eğer at şeyinden tulumba tatlısı olur ulan" dedi. çok merak ediyorum acaba ben burda olmasaydım ne diyecekti.

"Ama abi yeter bu kadar aa tamam tamam getir Mert yav. bu bana oynuyor sana bir şey demiyor ki. demek ki sevilmiyorum ben" dedi işaret patmağıyla gözaltını silerek.
Ağlamıyordu tabi ki.

Bir dakika getir mi ?
Mert masanın altından bir vazo çıkardı ve tıpkısının aynısıydı.
Ufukta benim gibi şaşırmıştı.
Olcay üzülerek kulubeden çıkınca onu pek takan olmadı.
Haketmişti ama. yüreğimiz ağzımıza gelmişti. böyle şaka mı olur nerdeyse ufukla evlenemeden ölüp gidecektim korkudan. tamam yine abarttım allah allah.

Vazoya yaklaştım ve dikkatlice dokundum.

"Hey hey çekil bakayım ordan. Bayan Sakar yine sakarlık peşinde" dedi ve beni kenara itti.
"Asıl bay gıcık'a demeli" dedim kollarımı birbirine bağlayarak.


•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•


Ufukla vazoyu almış ve eve geri dönmüştük. Tabi yolda da tartışmıştık kim taşıyacak diye. En sonunda Mert sıkılarak elimizden almış ve o taşımıştı.

Olcay mı ?

Hala ondan bi haber yok. Ufuk eminim bizden önce eve gelmiştir diyerek geçiştirmişti.

Ama eve gelmemişti.

"Ee Olcay nerde yah ? Gelseydi birşeyler yapardık hepberaber" diyen Öyküye kaydı bakışlarımız.
"Galiba bize küstü ve küçük çocuk gibi trip atıyor" diyen Merte baktık bu sefer.

O sırada telefonum çaldı ve bakışlar bana döndü. Hehh bir ben kalmıştım zaten.
Mutfağa geçerek telefonu açtım.

"Alo?" Dedim sesizsce
"Alo merhaba. Ben bar çalışanıyım. Buraya birisi geldi ve saçmalıyor. Lütfen gelip ala bilir misiniz? telefonda sizin isminiz vardı en son" Dediğinde telefon ekranına baktım.
Olci yazısı olduğunu görünce göz devirdim ve tamam diyerek telefonu kapattım.
Tekrar salona geçtim ve durumu bizimkilere anlattım.

İlle De GıcıkWhere stories live. Discover now