2.3

23.9K 1.7K 336
                                    

attığım ikinci bölüm, diğerini atlamayın. tşk.

Her şeyin size çok zor geldiği anları bilirsiniz. Gözlerinizi açıp kapamak bile çok zor gelir ve bu yüzden kılınızı bile kıpırdatmadan öylece durduğunuz bir zaman diliminde neden antrenmana kalmak zorunda olduğunuzu sorgularsınız.

"Koşmayı düşünüyor musun?!" diye bağırıyordu Koç. "Koşsana!"

Bacaklarım hareket etmeye başladı ama yeterli hızda değil. Yürüyor gibiydim, hatta daha fenası... emekliyor gibiydim.

"Neler oluyor sana!?" diye bağırdı Koç. Kıpkırmızı suratı ve terlemiş kaslı vücuduyla benden farksızdı ama tecrübelerinden kaynaklı izler onu daha havalı gösteriyordu.

"Koç ebene kayacak, koş artık." dedi Eren, yanımda topu sürmeye devam ederken engellerin yanından geçtim.

Sonunda dubalar bittiğinde nefes nefese çim sahaya yığıldım.

"Kaptan!" diye bağırdı Koç. "Yedek kulübesine geç, beni bekle!"

Kesilmeyi bekleyen koyun gibi oturma kısmına çöktüğümde içimdeki bu anlamsız sıkıntının sebebini çözmeye çalışıyordum. Ama hiçbir şey yoktu. Ciddi anlamda hiçbir şey yoktu.

"Senin derdin ne?" dedi Koç yanımdaki banka çökerken.

"Özür dilerim."

"Takımın kaptanı, en ufak sorunda yere yığılırsa ne olur biliyor musun?" Kafam o kadar doluydu ki devamında gelen özlü söz ve cümleleri dinlemedim bile. Sesi kafamın içine girdiği andan itibaren dağılıyor, cümleleri anlamsız sesler olarak işitiyordum.

Gözlerimi sahada dolaştırırken tribünlerin arasındaki koyu mavi gözlü çocuğu gördüm. Doruk sahanın en başında arkadaş grubundan Kaya ve Sarp'la birlikte konuşup gülüşüyordu. Elleri rahat bir şekilde ceplerinde duruyordu, yüzündeki yumruk izi yokmuş gibi davranıyordu. Bir haftadır okula gelmemiş gibi, son konuşmamızın üstünden bir hafta geçmemiş gibi...

Kalbim sıkışıverdi bu düşünceyle.

Ne kadar kolaydı onun için her şey. Ne kadar zahmetsizceydi hayat ona karşı. İstediği zaman okula gelir, derslere katılmaz, tüm kızlar peşinde koşardı. Benim gibi tek başarısı okulun futbol kaptanı olmak değildi.

Yurtdışında resim üzerine bir sürü ödül kazanmıştı, zengindi, yaşadığı hayatın mükemmelliğini Instagram hesabından net bir şekilde görüyordum.

O an karşı taraftan göz göze geldik. Aslında ona o kadar uzaktım ki göz göze geldiğimizi hayal etmiş bile olabilirdim ama hayal olmadığını onun tribünler arasında bana doğru yürüdüğünü görünce anladım.

Kanım dondu, ellerim terlemeye başladı, gözlerimi ondan çektim ama kalbim göğüs kafesimi delmek ister gibi şiddetle çarpıyordu.

Sanırım panik atak geçiriyordum.

"Pişt." Arkamdaki tel örgülerin arasından bana seslenmişti ama ben arkama bakmaya cesaret edemiyordum.

"Baksana! Hey!" Omzumun ardından ona baktığımda şimdi daha net gördüğüm yüzü ve gözleri derin bakmasa bile etkileyici gözüküyordu.

"Ben mi?" dedim bile bile.

"Evet, Kaptan. Gelsene iki dakika, sana bir şey sormak istiyordum." Ayağa kalktığımı hissettim ama bunu bacaklarıma komut olarak ben vermedim. Refleks gibi bir şeydi; o gel demişti bende ayaklarımı sürüye sürüye önünde durmuştum işte.

"Ne vardı?" Sesim umursamaz çıkıyordu, eminim ki yüzümde de o uslanmaz tavır vardı ama içimde fırtınalar kopuyordu.

"Bak, sana karşı net olacağım. Bir anonim var ve benim onu bulmam gerekiyor." Kaşlarım havaya kalktı, yumruklarımı sıkmaya başladım.

"Ee?"

"Ee'si bu kız Sancak'ın eski hattını kullanıyor ve Sancak'la arkadaş. Sizde  Sancak'la yakın arkadaşsınız, bilirsin." Mavi gözlerini üzerime dikmiş kalbime kalbime oynuyordu.

"Bilmiyorum."

"Hemen kestirip atma, lütfen. Bir düşün." Ters bir bakış attım.

"Bilmiyorum dedim." Kaşlarını çattı.

"Bana yazan kişiyi korumaya çalışıyorsun değil mi? Onu tanıyorsun." Kendimi korumaya çalışıyorum Doruk.

"Hayır, ne alaka?" Hadi ama bakışı attı.

"Yapma Kaptan. Senin ününü duymayan yok." Kalın ve koyu renk dudaklarını yaladı. "Sen herkesi tanırsın." Dedi ve sonra Sarp ona seslendiği için bana bakmayı kesti. O bakışları benden ayrıldığı anda maskemi çıkarttım ve dağıldım.

"Herneyse, ben o kızı bulacağım elbet. O gün geldiğinde umarım onu tanımıyor olursun, çünkü seninle kavga etmek istemiyorum." Son bir dayanakla konuştum.

"Çünkü benimle kavga edemezsin." Yamuk bir gülüş yaptı ve tel örgülerin üzerine eğilip bana yaklaştı.

"Denemek ister misin Kaptan?" Göz kırptığı anda Sarp tekrar çağırmasaydı yere yığılıp kalmamı nasıl açıklardım bilmiyorum.

*
the end.

animosity |boyxboy|Where stories live. Discover now