19

2.2K 267 158
                                    

Dünya bir bütün, ben dışındayım. ☁️

Gece yaşananlar aklıma geldikçe yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamıyordum. SeokJinin en son söylediği o sözden sonra bir süre nutkum tutulmuşçasına bakakalmıştım. Ardından gitmem gerektiğine dair bir şeyler saçmaladıktan sonra kendimi evden dışarı atmıştım. Eve gelene kadar da salak salak gülümsemeye devam etmiştim. Şuan aklımda ne JungKook vardı ne de Jimin. Aklım sadece SeokJinindi.

Gülümsemeye devam ederken önümde duran soğumuş ramene çubuklarımı daldırdım. O sırada telefonum çalmıştı. Kimin aradığına bakmadan açtım.

"Taehyung! Naber?"

"İyiyim Joon, çok iyiyim. Senden naber?"

"Sesinden anlaşılıyor zaten iyi olduğun. İyiyim bende. Şey için aramıştım akşam notları istemiştin ya başka birinden aldım. Yarın okula gelecek misin?"

"Hayır Joon yarın boş günüm. SeokJinlerde olacağım. Müsait olursan oraya getirebilir misin? Ya da bizimkilerden birine ver onlar getirsin."

"Tamam o zaman öyle yaparız. İyi geceler sana."

"İyi geceler Joon."

———————

Sabah erkenden ilaçları bir laboratuvara bırakmış ardından SeokJinlere geçmiştim. Yaklaşık 23 dakikadır da SeokJinin kapısının önünde bekliyordum. İçeri girmem gerekiyordu fakat kalbimin çarpıntısı buna engel oluyordu. Derin bir nefes alıp elimi hafif açık kapıya uzattım. Fakat yine açamamıştım. Oflayarak saçlarımı karıştırdığım sırada duyduğum sesle duraksadım.

"Yarım saattir ne yapıyorsun orda? İçeri gel hadi."

SeokJin kimse duymasın diye kısık sesle söylemişti. Başka birisi duymuş olabilir mi diye etrafı kontrol ettikten sonra içeriye girmiş arkamdan kapıyı kapatmıştım.

SeokJin dünkü gülümsemesini hal koruyordu. Yüzüne bakınca yanaklarıma hücum eden ısıya engel olamamıştım.

"Şey... Ben daha yeni gelmiştim aslında."

"Öyle mi? Oflamaların baya duyuluyordu ama."

Göz kırpınca pes edercesine çantamı yere bırakıp kendimi de koltuğa atmıştım. Pekala, diretmenin anlamı yoktu.

"Ah tamam tamam kabul ediyorum. Sadece biraz şey oldu... Şey işte anlarsın ya."

"Taehyung dün söylediklerimde samimiydim. JungKook'u ya da herhangi birini kıskanmana gerek yok. Çünkü sen herkesten daha özelsin. Sen benim umudumsun. Kendini başkalarıyla kıyaslamayı bırak. Ayrıca utanmayı da bırak. Kabul ediyorum oldukça tatlı oluyorsun ama aramıza koyduğun minik mesafe beni üzüyor."

Gülümseyip gözlerimi kaçırdım.

"Yok canım ne mesafesi. Heheh şey, bugün ne yapmak istersin? Bahçeye çıkalım mı? Hava güzel görünüyor."

Konuyu değiştirmeme ufak bir kahkaha atmış ardından devam etmişti.

"Olabilir. Ama önce perdeleri açabilir misin? İçim kararacak."

"Ah, tabii." diyerek odanın bir duvarını komple kaplayan camlara yöneldim. Bordo renkli perdeyi çekip içeriye güneşin dolmasına izin verdim. Tülü de sonuna kadar çektikten sonra SeokJinin yanına gidecekken evin önündeki sokaktan geçen kişi dikkatimi çekmişti. Bu Jiminden başkası değildi.

"Jiminin ne işi var burda?"

"Kim? Jimin mi?"

"Evet. Sokaktan geçiyordu da..."

"Olabilir Taehyung. Okulunuza yakın bir konumdayız. Denk gelmiştir."

Kafamı sallayıp yanına ilerledim.

"Doğru söylüyorsun. Ee ne yaptın ben yokken?"

Eliyle komidinin üstündeki CD'yi göstermişti.

"Benim için hazırladığın playlistini bitirdim."

Gözlerim kocaman açılmıştı.

"Ciddi misin? Nasıldı? Beğendin mi? En çok hangisini beğendin?"

"Hepsi çok özeldi Taehyung. Müzik zevkine hayran kaldım. Yollar sonra dinlediğim ilk şarkılar bunlar. Her zaman özel kalacaklar."

———————

"Elimizde sadece resmi ve bir de ismi var. Bunlarla ne kadar ilerleyebiliriz ki? Hem adamı bulduk diyelim. Suçunu itiraf etmez ki. İnkar eder. Başka bir yolu daha olmalı Taehyung."

Dizilerden izlediklerim aklıma dolarken yattığım yerden doğruldum.

"MinAh'a bunu itiraf ettiremez miyiz? O sırada ses kaydı alırız. Dizilerde hep böyle olur."

SeokJin gülümseyip kafasını salladı.

"Taehyung bunlar biraz basit yollar. MinAh zeki bir kadın. Bunlara asla inanmaz."

Haklıydı. O kadını kandırmak bu kadar kolay olamazdı.

"Peki ba-"

"Kim Taehyung!"

Kapı hızlıca açılınca irkilerek ayağa kalkmıştım. DongHo Bey resmen burnundan soluyordu. Bir yanında MinAh, diğer yanında hizmetlilerden biri vardı.

"Buyrun efendim. Bir sorun mu var?"

"Yüzsüz gibi bir de soruyor musun?!"

Hızlıca Seokjine dönmüştüm. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Gerçi ben de ondan farklı sayılmazdım. MinAh'ın yüzündeki pis gülümseyip görene kadar.

"Sakin ol hayatım. Oğlumuz da endişelenecek."

Ellerim titremeye başlamıştı. "Ne olduğunu anlayamıyorum." dedikten sonra DongHo bey samimiyetsiz bir şekilde gülüp iyice yanıma yaklaştı.

"Benim evimde benim eşime sarkıntılık yapacak kadar aşağılık birisin bir de bilmemezlikten mi geliyorsun?! Bu ne cüret!"

Gözlerim kocaman açılırken bakışlarım direk MinAh'a kaymıştı. Yüzüne yerleştirdiği iğrenç gülümsemeyle bana bakıyordu. Ortamda oluşan gerginlik içimi sıkıyordu.

"Hayır, hayır. Öyle bir şey olmadı. Ben sadece konuşmak için yanına gitmiştim. Ama o-"

"Sus! Daha fazla konuşma. Bayan Kim de görmüş olanları. Sana olan çıkışım çok daha farklı olurdu ama dua et MinAh olayın uzamasını istemedi. Ben kararını değiştirmeden hemen bu evden uzaklaş, bir daha da yüzünü görmeyeyim! Daha fazla oğlumla ve eşimle aynı ortamda olmana izin veremem!"

"Ama efen-"

"Konuşma Taehyung! Hemen bu evden defol!"

Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Ne desem inanmayacaklarını da biliyordum. Yerdeki çantamı alıp SeokJinin yanına ilerledim hızlıca. Onun da gözleri dolu doluydu. Söylenenlere inanamayacağını umuyordum.

"SeokJin böyle bir şey olmadı. Yemin ederim asla öyle bir şey olmadı. Beni bili-"

Kolumun hızlıca çekilmesiyle cümlem yarım kalmıştı ve kendimi odanın dışına, yere fırlatılmış bir şekilde bulmuştum.

"Hemen bu evden defol."

Gözyaşlarımı serbest bırakıp acıyan kolumu umursamadan evden çıktım.

KOMOREBI |TAEJIN|Where stories live. Discover now