14

2.4K 333 399
                                    

Ve sen geçersin içimden, bitmek bilmezsin. ☁️

Harika gelişmelerden sonra bir hafta geçmişti. Yeni bir şey elde edemesek de beraber geçirdiğimiz vakitler daha da eğlenceli hale gelmişti. SeokJin kalem tutup yazı bile yazabiliyordu. Hatta ilk yazdığı kelime benim adımdı. Bu da mutluluğumu birkaç katına çıkarıyordu.

Bir yandan mutluyken bir yandan da canım sıkkındı. Okulda resmen bizimkilere yakalanmamak için saklanbaç oynuyordum. Haliyle bu da beni yoruyordu. Aslında karşılarına çıksam kimse bir şey diyemezdi. Ama onlar Jiminin tarafında olduğu için beni haksız gösterecek bir şey mutlaka bulurlardı.

Neyse ki bugün tek başıma olmayacaktım. DongHo Beyden izin almıştım. SeokJini bugün kendi okuluma götürecektim. Biraz hava değişikliğinin iyi geleceğine inanıyordum. SeokJin de benimle gelmek istiyordu zaten. Tabi bunu sadece ben biliyordum çünkü konuştuğunu hala kimseye söylememiştik. Olsun. SeokJinle okulda bir gün geçirmek benim için oldukça eğlenceli olacaktı.

Merdivenleri tırmanıp kapıyı tıklamadan içeri girdim. SeokJin tekerlekli sandalyesini aynanın önüne çekmiş saçına şekil vermeye çalışıyordu. Bu haline gülmeden edememiştim.

"SeokJin Bey kalbimi yerinden oynatmaya çalışıyorsanız başardınız. Lütfen daha fazla yakışıklı olmayın. Okulda size sahip çıkamam diye korkuyorum."

Dediklerime sessiz bir şekilde gülmüştü. Ama haklıydım. Çocuk yataktan kalkmış haliyle bile Yunan heykellerine taş çıkarırdı bir de saçlarını ikiye ayırıp şekil vermesi kalbimde tuhaf çarpıntılara neden olmuştu.

"Ne giymek istersin bugün? Senin için birkaç şey seçebilirim." deyip dolabının kapağını açmıştım. Bir taraf rengarenk kıyafetlerle doluydu diğer taraf ise siyah ve gri ağırlıklı renklerle doluydu. Elim renkli kıyafetlere gittiğinde "Hayır." diyerek beni durdurmuştu. Arkamı döndüğümde hemen yanımda durduğunu fark etmiştim.

"Siyah mı giymek istiyorsun? Peki o zaman sana ordan bir tişört seçelim." deyip düz siyah, önünde kırmızı ufak bir yazısı olan tişörtü çıkarmıştım. Oldukça havalı gözüküyordu. Tişörtü ona uzattığımda kafasını sallamıştı.

"Ne oldu? Beğenmedin mi?"

"Giy TaeHyung."

Kaşlarımı kaldırıp "Anlamadım? Ben mi? Neden?" diye sorduğumda gülümseyip tişörtü bana doğru ittirmişti. Neden giymemi istediğini anlamamıştım. Ayrıca başkasının kıyafetini giymek beni biraz utandırıyor, mahçup hissettiriyordu.

"Olmaz Jin. Sen giymelisin."

Kafasını sallayıp "Lütfen TaeHyung." dediğinde onu kıramayıp kabul etmiştim. Bir seferlik giyebilirdim sanırım.

"Sen ne giyeceksin peki? Siyahlardan mı bulayım yine?"

Gözleriyle alt kısımda tek duran tişörtü işaret etmişti. Onu alıp gösterdiğimde kafasını sallamıştı. Dümdüz siyah bir tişörttü. Ama onda enfes duracağına emindim.

"Altına giymen için siyah kotlarından birini seçeceğim. Bu nasıl?" diyerek dizlerinde birkaç yırtığı olan pantolonu gösterince kafasını sallayıp kabul etmişti. Dolabın kapağını kapatıp SeokJine döndüğümde ise kapı tıklanıp ardından açılmıştı. DongHo Bey görüş açıma girince eğilerek selam verdim.

"Selam çocuklar! Harika görünüyorsunuz. Bugün büyük gün SeokJin, değil mi? İlk defa bu kadar evden uzak kalacaksın. Umarım güzel bir gün olur. TaeHyung oğlum sana emanet."

"Tabi efendim. Hiçbir şüpheniz olmasın. Yorulduğu an geri döneriz."

Adam kafasını sallayıp oğlunun omzuna ellerini yerleştirmişti.

KOMOREBI |TAEJIN|Место, где живут истории. Откройте их для себя