🌙 3.0

9.5K 561 230
                                    

Lütfen satır aralarını sahipsiz kelimelerimi boynu bükük bırakmayınız...

Beğenmeniz dileğim ile...

🌙

Penceremin önündeki tekli koltuğumda keyifle kurulurken pervaza komdurduğum devasa ebattaki kupamın sapına sıska parmaklarımı doladım. Sağ elimdeki kupayı etli dudaklarıma götürürken minik bir yudumu mideme devirdim. Sıska bedenime geçirdiğim yıllanmış ve hayliyle yıpranmış hırkamın sol cebine elimi attığımda kupayı eski yerine bırakmıştım. Kesif bir sessizliğe bürülü telefonumun yan tarafındaki düğmeye nâzikçe dokunarak ekran kilidini açtım, herhangi bir mesaj bildirimi yoktu. Sıkıntıyla bir nefes koyverdim. Elalarımı penceremin cam paravanından karşı binaya çevirdiğimde çehremde peyda olan hüzün genişledi, kasveti mimiklerime çöreklendi.

Perdesi de kapalıydı...

Hiç dikkate almadığım, hatta var olduğuna dâhi şüphe duyduğum gururumu umursamadan adının yazdığı mesaj bölümüne tıkladım.

Gönderilen: Ay Işığım

Yine zifiri çöktü, düşlerime...

Ay ışığından mahrum kalmanın matemine büründü, her zerrem.

Tamamlanan mesajı tekrar okuma gereği görmeksizin göndermek için ekrana yeniden dokundum. İletim raporunun da gelişinin ardından telefonun kilidini etkinleştirip cebime attım.

"Damla!"

Odanın kapalı kapısına rağmen kulaklarıma olanca şiddetiyle saplanan öfkeli sesi işittiğim de yerimden milim kıpırdamadan gözlerimi devirdim.

Zirâ, öylesi alışıktım ki...

Bağırışının ardından ayyaş bedeni odama paldır küldür dalar, aynı rutin muhabbeti başlatır, ancak yanıt alamadığında kontrolünü yitirir ve malûm şiddetine maruz kalırdım.

Ne denli umrumdaydı peki, bu?

Omuzlarımı umursamazca silktim. Ela irislerimi sonraki bir kaç saat içerisinde mahrum kalacağı manzarayı görebilme umuduyla ay ışığımın penceresinden inatla koparmadım, gün geçtikçe uyguladığı şiddetin etkisini atlatmam ve toparlanmam daha uzun zaman alıyordu. Bedenimin etleri her geçen gün daha fazla çürüyor, yaralarım daha fazla canımı yakıyordu.

Ay ışığımdan öncesi öyle miydi, hiç?

Dudaklarım yüreğime süzülen ılık hasretle kıvrıldı. Uyuşmuş benliğimin can vermesine ramak kala bir gün; zifiri göğüme doğmuştu, ışıltısı göz kamaştırıcı Kamer'i.

Sağ bileğime aniden dolanan soğuk parmaklar bedenimi oturduğum koltuktan silkeleyerek kaldırırken zihnimde parıldayan ay ışığım karardı, sandım. Sendeledim.

"Yine mi lan?"

Gözlerimi aralayıp yaşadığım durumu idrak etmeye fırsat bulamadan kükredi. Ve yeniden silkeledi.

"Yine mi o it herifi izliyorsun? Yine mi o herifin düşünüyorsun?" derken ağzından burnuma buram buram çavan leş anason kokusuyla yüzüm kırıştı. Midemin tepetaklak olduğuna yemin edebilirdim. Kolumdaki elini çekmek için diğer elimle parmaklarını aralamaya yeltendiğimde atağımı hırsla engelledi. Acıyla inledim.

"Yapma, lütfen..." diyebildim, iniltimin arka planından güçlükle çıkan fısıltımla.

İşitmedi, yahut duymazdan geldi. Yalnız bu kez diğerlerinden farklı bir gözü dönmüşlük ile sıska bedenimi acımaksızın odanın duvarına itti, kemiklerim beton yüzeyle gürültüyle buluştuğunda acıyla inledim. Ciğerlerimdeki oksijenin tam ağzına kocaman bir tıpaç kapatılmış gibi soluklarım sıkışıp kalmıştı sanki, yoksunlukla dudaklarımı araladım ve ardı arda soluklanmaya çabaladım. Hikayesi eski, ancak etkisi yeni sayılacak bir gecenin ardından kalan kalıcı bir marazdı, bu zor soluklanışlarım.

Panzehir 🌙 Texting Where stories live. Discover now