5. Bölüm "Hatalar ve Çözümler"

Start from the beginning
                                    

Spor salonuna geldiğimizde bir önceki aktivitelerin aynısını yapacağımızı anladım. Daha Sam'e bakamadan o sol tarafa ilerledi. Ben de mecburen sağ tarafa doğru ilerleyip herhangi bir spor aletine geçtim.

Dönüşümlü olarak spor aletlerini de kullandıktan sonra yine sıra haline geldik. Sam ile bir türlü yüz yüze bile gelemiyor oluşum çok sinir bozucuydu ve bu durum dikkatimi dağıtıyordu.

Neden spor yapmamız gerektiği anlayamıyordum. Bizi bir çeşit orduya mı çevirmeye çalışıyorlardı? Gerçi düşününce vücudu spora uygun olmayacak şekilde engeli olan, yaşlı olan hatta şişman olan bir insan bile yoktu. Hepimiz genç-orta yaşlı ve sağlıklı jenerasyondan seçilmiştik. Tamam da, neye karşı eğitiliyorduk? Tam olarak ne ile karşılaşacağımı bilmeme ya da tüm bu bilinmezlikler beni çıldırtıyordu.

Bu sefer üstlerimizi değiştirmeden direkt yemekhaneye ilerledik. Yemeklerimizi aldıktan sonra masalara oturduğumuzda duvarda bulunan minik pencerelere baktım. Sabahın erken saatlerindeydik sanırım. Yani buradaki 2. Günümüzde. Uyumayalı kaç saat olduğunu kestiremiyordum ama uzun bir süre olduğu kesindi.

Kendimi bir şeyler yemeye zorladım. Sam'i oturduğum yerden göremiyordum ama etrafa biraz göz atınca gördüğüm şeyle yemek boğazıma kaçacak gibi oldu. Kendimi zorlayıp boğulmadan lokmamı yuttuğumda tekrar oraya baktım. Ruth buradaydı!

Başta her ne kadar sevinsem de yüzündeki donuk ve ciddi ifadeyi görünce keyfim kaçtı. Bu yüz ifadesi ona hiç yakışmıyordu. Geveze ve cıvıl cıvıl bir insandı. Onunla konuştuğumda her zaman enerjim yükselir ve kendimi daha iyi hissederdim. Nedense gülüşünü bir daha göremeyecekmişim hissine kapılınca içimi kocaman bir korku ve karamsarlık kapladı.

Tabaklarımızı alarak yerimizden kalktık. Kirli tabakları bir köşeye koyduktan somra yeniden koridora yöneldik. Ancak gözümü Ruth'dan alamıyordum. Aniden Ruth'un bulunduğu gruptan ayrılıp bizim diğer yöne dönmemiz gerektiğinde bir anlığına bocaladım ve ortada kalakaldım. Birinin yardım etmesini ister gibi etrafıma bakındığımda biri omzuma çarpıp geçti. Sanki bu artık burada bir yerim olmadığını söylemek gibiydi. Bana çarpan kişi Sam'di.

O anda kalbimin göğüs kafesimde deli gibi çırpınmasından başka hiç bir şeyi duymuyordum.

****

Bazen zaman kavramını tamamen kaybedebiliyorduk. Bir sonsuzluğa hapsolmuşuz gibi gelen uzun zamanlar bir iki saniyelik bir zaman dilimini kapsayabiliyordu. Ya da hemen olup bitmiş gibi gelen anlar ise upuzun bir zamanı temsil edebiliyordu.

İşte az önce de bunu yaşamıştım. Sanki bitmeyen bir an gibiydi. Ama bir iki saniye sürmüştü. Kendimi toparlayamamıştım. Ama işte o anda beklediğim yardım Yaratıcı tarafından bana bahşedilmişti.

Sam bana çarptıktan hemen sonra hatta aynı saniyede diyebileceğim kadar kısa bir sürede başka bir çocuk beni bileğimden tutarak sıraya dahil etmiş ve sıra her zamanki düzeniyle akmaya devam etmişti.

Başta adımlarımı tam olarak uyduramasam da çocuk kendimi toparlayana kadar bileğimi bırakmamıştı. Nefesim düzene girdiğinde yanımdaki çocuğa bakma fırsatını bulabildim.

O anda film şeridi gibi bir kaç anı gözümde canlandı. Bu çocuğu görmüştüm. Metrodayken. Ve daha sonra binaya girdiğimizde. Hatta ilk gelişimizde korkuma engel olamayıp birine tutunma ihtiyacıyla onun bileğini tutmuştum. Siyah saçlı çocuktu bu! Tabii, Sam olmayan siyah saçlı çocuk.

Ona baktığımda o da bana baktı. Gülümser gibi yapıp omzunu silktiğinde utandığını anladım. Zaten daha sonra başını hemen önüne çevirdi. Derin bir nefes aldım. Gerçekten içimden derin bir minnet duyuyordum.

Zifiri Karanlıkta Gezinenler (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now