Bölüm 3 : Gölge

29K 2.3K 1.8K
                                    

İyi okumalar:)

-

Sarsıntı.

Sarsılan zihnim miydi bedenim miydi anlamaya çalışıyordum. Düşüncelerim birbirine girip bir yumak halini almıştı ve ben o yumağı açamıyordum.

Gözlerimi de açamıyordum.

"Ne tuhaf bir gelinlik bu böyle."

Bir sarsıntı daha.

Duyduğum sesin sahibi bir erkekti. Söylediğini anlamaya çalıştım ama başarılı olamadım. Yanağım sert bir zemine yaslanmıştı ve cenin pozisyonunda yattığımı fark etmem vücudumun kasılmasına neden oldu.

"Gordion'da gelinlikler böyle demek ki, Kaidan. Kızı izlemeyi bırak ve kafesi düzgün çek."

Gelinlik, Gordion ve kafes... Hemen hemen ayılmış olmama rağmen konuşulan şeylere bir anlam vermem zaten mümkün değildi. Hem söyledikleri anlamsızdı hem de aksanları farklıydı. Sonunda gözlerimi ağır bir şekilde açtığımda bulanık görüş açımla karşıya baktım. Birkaç saniye sonra görüşüm daha da netleşti.

Bu da...

"Belki de yanlış kızı götürüyoruz."

Kimi arıyorsunuz bilmiyorum ama... Ben o değilim. En son söylediğim söz kulağımda yankılandı.

Hayır, hayır, hayır! Son olanlar gerçekten yaşanmış olamazdı.

Beynim uzun süre bir durdu ve içinde bulunduğum durumu mantıkla hayal alemi keselerini koyarak tartmaya çalıştı.

Ormanın ortasında bir kostüm partisine gider gibi giyinen eşkıyalar beni bayılmışlardı! Ve şu an ellerim bağlı şekilde bir kafesin içinden onlara bakıyordum. Bir kafes!

Hayal alemi tartıda baskın geldi.

Rüyadaydım ya da şizofrendim.

Belki de yanlış kızı götürüyoruz diyen oğlana biraz önce konuşan kız tekrar karşılık verdi.

"Gölge yanılmaz."

Gölge'ye alay dolu bir selam! Çünkü basbayağı yanılmıştı.

Gölge mi?

Elimle demirlere dokunduğumda sanki kor alevlere dokunmuşum gibi irkilerek geri çekildim. Metalin sert dokusunu hissetmiştim.

Rüyada değildim, gerçekten bir grup manyağın eline düşmüştüm.

"Nesiniz siz? Sirk çalışanları mı?" Doğrulduğumda etrafı daha net görmeye başladım. Sesim kısık çıksa da hepsi dönüp bana bakmıştı. Üç kişilerdi. Bayılmadan önce bu grubu daha kalabalık gördüğüme emindim. "Beni sirkinize götürüyorsanız kötü bir haberim var, kafesin içinde sergileyebileceğiniz bir hayvan değilim!"

Kafesi iki erkek çekiyordu. Altındaki tekerlek taşlara denk geldikçe sarsılıyordum ve sarsıntımın kaynağı şimdi anlaşılıyordu.

Sol tarafımda yürüyen ve beni bayıltan bal rengi saçlı Amazon kaçkını kız konuştu. "Sirk ne bilmiyoruz ama seni sergileyeceğimiz yer orası değil, prenses."

Bana son bir yan bakış attıktan sonra yürümeye devam etti. Bense gözlerimi ondan alamamıştım. Prenses mi?

Başımı geriye atıp gür bir kahkaha attım. Arabayı çekenler durunca başım demirlere çarptı. "Tamam, tamam," dedim bağlı ellerimi havada sallayarak. Deli gibi gülmeye devam ediyordum. Belki de gerçekten delirmiştim, bu şık varlığını hâlâ koruyordu. "Benjamine ve Kalli bana oyun oynuyor değil mi? Bu bir kamera şakası."

ZAMANSIZWhere stories live. Discover now